Az bilmek iyi midir?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı 0 yorum
16 Temmuz 2014 Çarşamba

Ne kadar az bilirsen, o kadar rahat uyursun. Çevreme bakıyorum da bu türden ne çok insan var. Ağır çekimde hareket ederler, tenleri daha parlaktır, bir yere yetişmek için hızlanmakta acele etmezler… Bu genetik bir yapı mıdır, yoksa özü bencillik midir, karar veremedim. Ama zaman zaman böylelerine gıpta etmiyor değilim.

Temmuz sıcağında şehir kaynıyor. Ada sahillerinde hem güneşlenip, hem de, “Ay bugün hava çok sıcak” diyenler ise bence dayaklık.

Hafta sonunda yurtdışından günübirliğine Ada’ya gelen konuklarımıza Büyük Tur’u yaptırdık. Yol üstünde çay molası verdik. Manzara müthiş. Diğer masalardaki tanıdıklarla selamlaştık. Yanımıza gelip sohbetimize katıldılar. Misafirlerimiz şaşkın. Mekân büyüleyici, kalabalıklaşan masada ortak konular giderek artıyordu. Kalkarken karı-koca, “Siz cennette yaşıyorsunuz, farkında mısınız?” demeyi ihmal etmediler. Bir süre sonra akşam yemeği için sahildeki lokantaların birine oturduk. Gerçi hafta sonunda İskele’de yemek tercihim değildir. Kalabalık, tabak sesleri, arka taraftan gelen kakafonik bir müzik, tepenizden servis yapan garsonlar… Görüntüye bakılınca turist de etrafı güllük gülistanlık zanneder. Her neyse, konukların hatırına yemeğe geçtik. Gelsin mezeler, gitsin gözlemeler…

Adamlar memnun, biz mesut; vapur saati yaklaştı, jetonlarını da aldık ve tekrar görüşmek üzere yolcu ettik. Vapur tekmil Adalar, Kadıköy ve nihayet Kabataş’a yanaşacak. Mehtaplı bir gecede bu yolculuğu yapmak da bir şans. Üstelik yediklerini ancak hazmederlerdi. Dünya çok küçüldü. Ortak paydalar çoğaldı. Kimileri aynı konuyu daha fazla dert ediniyor, kimi ise oluruna bırakıyor. Kanadalı arkadaşımıza kızını sorduğumuzda, “Çok mutlu, Avustralya’ya gideli yedi sene oldu. Şimdi çift pasaportu var. Otuz üç yaşına geldi; doktorasını da aldı. Ama hâlâ bir koca adayı yok…

Dört gün için İstanbul’a gelen çift şehrin en mutena beş yıldızlı otellerinin birinde kaldı.

Arkeoloji Müzesi, Topkapı Sarayı, Ayasofya gibi yerleri, şehrin merkezini gezdiler; bir gün de Ada’ya geldiler. Kısaca (A+) dediğimiz bir standartta ellerinden düşürmedikleri iPad’leriyle birlikte, her an her yerde neler olup bittiğinin farkında olarak, İstanbul’un keyfine vardılar. Şehrin diğer yönlerinin ne derece ayırtına vardılar, bilemem.

***

Az bilmek, ne kadar iyidir?

Çok uzun yıllar önce, ilk kez Tel Aviv’e gittiğimde, orada yaşayan bir kuzenim, “Saat başı haberleri dinlemezsen, ülkede olup biteni anlayamaz, takip edemezsin” demişti. Çok şaşırmıştım. O dönemde bizler sadece akşam 19.00 haberlerini dinler, her şeyi öğrenirdik. Yıllar geçti. Biz de saat başı haberleri takip eder olduk.

Ne dersiniz, az bilmek iyi midir?

2 Yorum