Mezuniyetin ardından

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
2 Temmuz 2014 Çarşamba

Bu hafta sanat, edebiyat, kitap, müze gezisi, dünya görüşü gibi konular yok. Bu hafta mezun ettiğimiz otuz dokuz gencin bize yaşattığı güzellikleri yazacağım size.

Öğretmen olmanın ne kadar güzel bir his olduğunu defalarca yazdım farklı sebeplerle. İnsanı ayakta tutan bambaşka bir tarafı vardır bu mesleğin. Hatta bu, meslek bile değildir, bir yaşam biçimi seçer insan öğretmen olmaya karar verdiğinde. Sonra karşısına birçok öğrenci çıkar, yol aldığı, yol alamadığı, yol aldığını sandığı... Öğretmen de onlardan her gün bir şeyler öğrenir, hayatla ilgili, dünyayla, gelişen teknolojilerle ilgili, gençlerin yeni seçimleri ve hayatı takipleriyle ilgili... Böylece o da hep genç kalır. Sonra gün gelir, onları hayata uğurlar. Hüzünlenir, umutlanır, merak eder ve dua eder onlar için... Ardından yenileri gelir oturur sıralara. Hiç bıkmadan, yepyeni bir heyecan ve telaşla sarılır yeni öğrencilerine... Bu sene de öyle oldu bana.

Bu gençlerin farklı bir özelliği vardı ve bence bu, mutlaka yazılmalı. Yazılmalı ki kendilerinden sonra gelenlere örnek olsun. Hiçbiri, hiçbir gün vazgeçmedi amaçlarından. Yorulsalar da bıksalar da vazgeçmediler. Bir gün olsun, bugün ders yapmayalım, demediler. Bir kez olsun üzmediler beni, zorlamadılar. Bir hata yaptıkları zaman kibarca özür dilemeyi bildiler. Yaptığım tüm uyarıların onların iyiliği için olduğundan hep emin oldular.

Ben onların yorulduğunu düşündüğümde onlar kendileri için yeni formüller aradılar. Yardım istediler, ders çalıştılar benimle, soru sordular, ödev yaptılar. Konuya en uzak olanı, yurt dışından kabulü çok önce gelenler bile ders dinlemeye gayret ettiler. Bir kişi bile sınıf düzenini bozmadı.

Mezuniyet provaları sakin ve zevkliydi. Tadını çıkardık hep beraber. Yormadan, yorulmadan bekledik mezuniyet gecesini. Uzun konuşmaları, tebrik mesajlarını nezaketle ve yüzlerinde gülümsemeyi eksik etmeden dinlediler. Tanımadıkları kişilerden diploma alanlar bile duruşlarını asla bozmadı. Kepler fırlatıldığında hepsi neşeli, mutlu ve keyifliydi.

Ertesi akşam, öğretmen ve öğrencilerin aynı anda halaylara, horalara, damat havalarına girdiği an düşündüm.

Hayatı paylaşmak böyle bir şeydi işte!

Bir gencin büyüdüğüne şahit olmak...

Bir çocuğun centilmen bir  delikanlı ya da zarif bir hanımefendi olduğunu görerek gururlanmak...

Hepsi birbirinden şık, davete gelir gelmez yüzlerinde en sıcak gülümsemelerle öğretmenlerinin yanına geldiler. Bütün gece ne kadar eğlence yakaladılarsa hepsini öğretmenleriyle paylaştılar. Veda ederken herkese tek tek teşekkür ederek, dağılmadan, dağıtmadan ayrıldılar mekândan.

Ailelerinden aldıkları terbiye ve okuldan aldıkları eğitim, biriktirdikleri altyapıyla artık hayata hazır olduklarını anlattılar bize.

Öğretmen olmanın, insana dokunmanın bir kere daha tadına vardım o gece. Gözlerim kaç kere doldu, bilmiyorum.

Bizim okulun hiçbir okulda olmayan bambaşka bir özelliği vardır.

Bizim okulda herkes, insana değer verir.

Vakfı, idaresi,öğretmeni, öğrencisi...

Her çocuk ayrı bir hazinedir bizim için...

Hepsi, yepyeni bir umuttur.

Hepsinin yapacağı,başaracağı bir şey mutlaka vardır. Onlar okullarından mezun olurlar ama bizden hiçbir zaman gitmezler.

Çünkü nerede olurlarsa olsunlar, onlar her zaman