İnsan sıcaklığını özlemek

Avram VENTURA Köşe Yazısı
25 Haziran 2014 Çarşamba

Yaşımız ilerledikçe geçmişle ilgili kurduğumuz bağlar, bunları anlatma gereksinimi giderek çoğalıyor mu, bilmiyorum. Yaşıtlarımla bir araya geldiğimde dile getirdiğimiz anılar, söyleşilerde karşıma çıkan sorular, sanıyorum bir eksikliği, kıyaslamadan kaynaklanan bir yetersizliği vurguluyor. Son zamanlarda özellikle karşılaştığım sorulardan biri, çocukluk dönemimi göz önüne aldığımda, en çok neye özlem duyduğumdur.

Kuşku yok ki bu gün önümüze serilen her türlü teknik olanağın yanında, yılların getirdiği birikimle, geçmişi kıyaslamak doğru olmayacaktır. Yaşantımızı dolduran teknolojik, bilimsel ve maddesel her bir şeyi, o günün koşullarında değerlendirmek gerekir. Mutlaka hayatımızı kolaylaştıracak, her alanda bir gelişme, bir iyileşme olacaktır; ama tüm söyleşilerimde vurguladığım eskiye duyulan bir özlem, hissedilen bir eksiklik var ki, üstünde durulup tartışılabilir:

-İnsan sıcaklığı!

Nedir bu söz etmek istediğim insan ilişkilerinden kaynaklanan sıcaklık?..

Yaşantımızda teknolojik aygıtların sınırlı olduğu, bazılarının da hiç olmadığı bir dönemde, ancak birbirimize bakarak, birbirimizi dinleyerek, dokunarak, duygu ve düşüncelerimizin sıcaklığını birbirimize aktararak geçerdi günlerimiz. Küsmeye, dargınlığımızı uzun zaman sürdürmeye bile olanağımız yoktu. Kızsak, nereye gidebilir, kime sırtımızı dönebilirdik ki? Hayali sınırlar içindeki yaşantımızda, yalnızca anlatmaya çalıştığım insan sıcaklığıyla ısınıyor, o dar çevrede mutluluğu arıyorduk.

Gittiğimiz okullar evlerimize yakın, yürüme uzaklığındaydı. Buluşma yerleri, eğlence mekânları, oyun alanları da öyle… Yani arkadaşlarımızı, komşularımızı görmediğimiz günler pek enderdi. Bu birliktelik ister istemez bizleri daha çok kaynaştırıyordu.

Şimdi bu kaba çizgileriyle anlattığım tabloyu, bugünkü yaşantımızla kıyasladığımda vurgulamak istediğim ayrım açıkça ortaya çıkıyor: 

Başta en yakın çevremiz olmak üzere, arkadaşlarımıza, dostlarımıza ayırabildiğimiz zaman giderek eksiliyor. Bırakın ailemiz dışındaki insanları, en yakınımızdaki eşimizle bile olan birliktelik süresi gün geçtikçe sınırlanıyor. Hele çocuklar büyüdükten, evlendikten, onlarla ilgili kimi sorumluluklar azaldıktan sonra, her birimizin bireysel beğenileri öne çıkıyor, aynı evde olmamıza karşın ayrı odalarda kendi uğraşlarımızla zamanı dolduruyoruz. Sosyal siteler, televizyon yayınları, telefonlar yaşantımızın en önemli unsurları olarak yer alırken, nerdeyse birbirimizle ilgili haberlerden, ancak bu siteleri izleyerek bilgilenebiliyoruz.

Tüm bu saydıklarımla olumsuz bir izlenim yaratmak istemiyorum. Herkes kendi dönemini yaşıyor; ancak benden bir kıyaslama yapmam beklendiğinde, ister istemez geçmişin yaşantısıyla günümüzü ortaya koymam gerekiyor. Eskiden şöyle güzeldi, bugün şöyle bir çirkinlik var demek, hiç de gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır. Daha önce de belirttiğim gibi, her dönemi kendi koşulları içinde değerlendirmeliyiz.

Kendi payıma konuşmak gerekirse:

Belki geçmiş yıllara yönelik düşüncelerimde belleğim, duygularım beni yanıltıyor olabilir; ama ilişkilerimizdeki insan sıcaklığını daha çok özlediğimi söyleyebilirim.