Her unutulanın tekrarı yaşanır

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
20 Kasım 2013 Çarşamba

Milliyet Gazetesi’nin Pazar ilavesini okurken Mehmet Tezkan’ın “Oğlum Ali yine kobay mı olacak?” başlıklı köşe yazısı dikkatimi çekti. Gerçekten ebeveyn olarak içim acıdı. Zira yıllardan beri eğitim konusunda alınan son dakika kararları, çeşitli sınav yöntemleri, üniversite girişindeki değişiklikler ve şimdi de ‘dershane’ konusu. Çocuklar çıkmazda, anne-babalar maddi manevi sıkıntıda.

Çok gerilere baktığımda, aralarında altı yaş fark olan oğullarımdan büyüğü liseye klasik sistemde devam ederken, kredili sistem devreye girmişti. Söz konusu yeni sistemi incelemem gerektiğini savunan yaşıtlarımla tartışmadım bile. Zira tecrübeyle sabitti ki, Milli Eğitim’de değişiklikler çok hızlı yaşanır. Nitekim küçük oğlum liseye başladığında ‘kredili sistem’ çoktan kaldırılmıştı. Eğitim bir ülkenin en önemli dengelerinden biri. Bu konuda karışıklık yaratmak ise geleceğimiz olan gençler açısından ciddi bir sorun.

***

Zaman zaman gazetelerde hoşuma giden makaleleri keser, saklarım. Bugün çekmecemi karıştırırken ‘Hıncal Uluç’un bir yazısını buldum. Önemli olan konudan ziyade, içinde geçen iki kısa paragraf.

“…Eleştirirken cesur olacaksın. Kafana bin şey takılır da yazının köşelerini ayıklarsan, geriye ne kokar, ne bulaşır bir yazı kalır. Yazı ‘Başkaları ne der’ diye yazılmaz… ‘Efendim, alınan, gücenen olur’ diye kafadan sansürlenmez… Sansürlenirse, yazı olmaz…”

Gerçekten ‘inci’ gibi bir alıntı. Çok merak ederim Şalom’un kurucusu Avram Leyon’dan başka ‘eğriye eğri, doğruya doğru’ yazabilen kaç gazeteci var? Bizim neslimiz ‘oto sansür’le doğdu, büyüdü. Çevremizden gelen sözlü bir uyarı olmadı asla. Ama hepimiz bunun ‘azınlık psikolojisi’ olduğunu bilirdik. Korumak ve korunmak içindi. Nedeni ise, geçmişte yaşanan olaylar. Oysaki çocuklarımızın nesli kabuklarından sıyrılıp güncele farklı gözle bakmaya başladılar. Onlar korkmuyorlar. Yine de temkinli olmanın korkaklıkla bağdaşmadığını savunuyorum.

***

Bugün Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde otuzbeş sanatçının katıldığı ‘Unutmamak’ adlı bir sergi düzenleniyor. Yine Milliyet’in Pazar ekinde Bubi ve Süleyman Saim Tekcan’la yapılan bir söyleşide, serginin Sivas’ta yakılan insanların anısına düzenlendiği belirtiliyordu. Her sanatçı kendisi için değerli olan yapıtını bir ucundan yakarak protestosunu yansıttı.

İki sayfalık söyleşinin özellikle iki cümlesinden etkilendim. Birincisi, Bubi’nin ‘Eserlerimi alanlara şaşırıyorum’ demesi. Zira yaklaşık onbeş sene önce kendisiyle yaptığım bir görüşmede (ki Şalom’da yayınlanmıştı) çok mütevazı bir şekilde başarıyı hedefliyordu. Aradan geçen yıllar onu belki zirveye taşıdı. Uçmak çok güzel ancak aynı oranda riskli.

Süleyman Saim Tekcan ise, “Unutturduğunuz her şeyin tekrarı yaşanır. Bu tekrarı olmaması gereken bir olay. Onun için projeyi kutluyorum,” dedi.