Çay daveti

9 Eylül’de İzmir düşman işgalinden kurtulduğunda, İstanbul hala İngiliz postalı altındaydı ve daha yapacak çok iş vardı. Zaman çay içme zamanı değildi ama bir cigara tüttürülebilirdi Kocatepe’de... İleri’yle ilgili planlar yapılabilir, yeni Türkiye’nin temelleri Afyon Ovası’na bakılarak atılabilirdi.

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
4 Eylül 2013 Çarşamba

Her şey bir çay davetiyle başladı.

Mustafa Kemal Paşa’nın Çankaya Köşkü’nde vereceği davete katılacak hanımlar ne giyeceklerini, beyler ise adım adım yaklaşan kurtuluş ile ilgili planlarını kiminle paylaşacaklarını düşünürken o,çoktan cephenin yolunu tutmuştu bile.

Amaç, düşmanı yanıltmak ve güvenli yoldan taarruzu başlatmaktı, herkes onu Ankara’da bilirken o Afyon’a doğru uzanıyordu.

Kocaman yüreği, büyük düşünceleri, korkudan uzak idealleri ve ardında kendine inanan çocukları vardı.

İşi zordu ama imkânsız değildi, ülkeyi bölge bölge paylaşmış düşmanı, İnönü ve Sakarya’da geri püskürttükten sonra yapacak tek işi kalmıştı artık, onları vatan toprağından tamamen atmak...

26 Ağustos’ta başladı taarruz... Sesi Anadolu’nun dağlarında, tepelerinde, yaylarında çağıl çağıl çağladı:

Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir; ileri!

Son kelimesi savaş zamanı da sonrasında da en büyük emri ve ideali oldu yaşadığı müddetçe:

İleri!

Ümit, yenilik, güzellik, iyilik ve doğruluk ilerideydi çünkü o günün çocukları ilerinin gençleriydi!

Gençlik, ilerinin ümidiydi.

Taarruzdan haberi olmayanlar, giyinip kuşanıp çay partisi davetine icabet ettiler mi bilmem.

Ama özgürlüğün, bağımsızlığın, mutlak egemenliğin davetine, bugünü düşünerek koşan, yıllarca savaşmaktan yorgun ama ümidini bir an olsun kaybetmemiş askerler onun bu net davetine, çoktan icabet etmişlerdi.

9 Eylül’de İzmir düşman işgalinden kurtulduğunda, İstanbul hala İngiliz postalı altındaydı ve daha yapacak çok iş vardı.

Zaman çay içme zamanı değildi ama bir cigara tüttürülebilirdi Kocatepe’de...

İleri’yle ilgili planlar yapılabilir, yeni Türkiye’nin temelleri Afyon Ovası’na bakılarak atılabilirdi.

Tozlu, küflü, sufli düşüncelerden arınmış, pırıl pırıl parlayan Cumhuriyet’in ayak seslerini duyuyordu hiç kuşkusuz o gece...

Tam bir sene iki ay sonra ilan edeceği, bu yıl doksanıncı yaşını yürekten kutlayacağımız Cumhuriyetin...

Şimdi bir yudum çayı, bir nefes cigarayı keyifle ve rahatlıkla içebiliyorsak onun sayesindedir.

Aldığımız nefes, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su; onun sayesindedir.

Hafta sonuna şahane bir bayramla girdik, yeniden kutlu olsun!