Kİ TETSE: Korkuluk

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
14 Ağustos 2013 Çarşamba

Yeni bir yer inşa ettiğinde, çatına korkuluk yap; düşen kişi oradan düştüğünde evine kan yerleştirme.” (Devarim 22/8) 613 mitsvanın 74’ünü barındıran bu peraşa diğer bütün peraşalardan daha fazla mitsva içermektedir. Yukarıda sözünü ettiğimiz mitsva ise kişisel sorumluluk ve insan hayatına verilen büyük önemi anlatmaktadır ki bu olay modern toplumlarda bu gün bile fazla önemli değildir.

Yukarıdaki mitsvada Tora, evlerimizin güvenli olması konusunda bizleri uyarmaktadır. Hem ev halkının hem de misafirlerin sorun yaşamaması için bu gerekli bir mitsva olarak emredilmektedir. Burasını anlamak kolaydır da “düşen kişi oradan düştüğünde” ifadesini anlamak o kadar da mümkün görünmemektedir. Kişi düşen kişi olması için önce düşmesi lazımdır. O halde ‘çatıdaki kişi’ dese sorun yoktur ama öyle dememektedir.

General Eisenhover Kuzey Afrika’da İngilizlere ait bir bölgenin denetimini yapmaktadır. Aniden bir Alman savaş uçağı ortaya çıkar ve makinelisinden ölüm kusmaya başlar. Cipteki asker, generali dışarı atar ve bir ağacın altına yuvarlar. Üstüne kapanır ve tehlike geçinceye kadar öyle kalır. Düşman gözden kaybolunca genç subay generale yardımcı olur ve ayağa kaldırır. Genç İngiliz subayının bu kahramanlığından general çok etkilenir ve özel koruma nedeniyle teşekkür eder. Genç subay “önemli değil” der. “Benim bölgemde başınıza bir şeyin gelmesini istemedim.”

Her zaman kafamızı karıştıran ‘kader’ ve ‘özgür seçim’ kavramlarını burada daha iyi anlamaya çalışmaktayız. Raşi, canı yanan veya başına olumsuz bir şey gelen kişi için ‘işaretli kişi’ tanımını kullanır. Yani Tanrı istemese o kişi zaten damdan düşmez. Tanrı’nın hesabında o kişinin damdan düşmesi varsa mutlaka düşer. Ancak bu düşüşe bizlerin sebep olmamıza hiç gerek yoktur. Kişi başına iyi de gelse kötü de gelse bunları hak etmiştir. Bunu hak etmek için de özgür seçim hakkını kullanmıştır.  Bunlar mutlaka er ya da geç onu bulacaktır.

Şimdi kendi mülkümüzün başkalarına zarar vermemesi için önlem almayan kişi ne olursa olsun sorumludur. Kişi belki de ‘düşen kişi’ konumundadır. Ancak bu bizlere önlem alma muafiyetini getirmez.

Talmud Masehet Gitin’de Yehuda topraklarına ilk saldıran Romalı general Nero ile ilgili bir maase anlatır. Nero saldırıdan önce Yahudi bir çocuğa yaklaşır. Ona yeşivada hangi pasuğu öğrendiğini sorar. Çocuk komutana Yehezkel 2/14’de yer alan bir pasuk söyler. “Edom’dan intikamımı halkım Yisrael’in adı ile alacağım.” Nero bunun üzerine şöyle der: “Ne yani Tanrı tapınağını yıkmak ve ellerini benimle mi silmek istiyor.” Komutan kaçar, Yahudiliği kabul eder. Rabi Meir Nero’nun soyundan gelir.

Rabi Kametensky, gerçek inancın, her kurşunun bir adresi olduğunu ve dağıtım konusundaki tek yetkilinin Tanrı olduğunu bizlere hatırlatmaktadır. Tora ‘düşen kişi’ demekte ve bu konuda Tanrısal yargıya gönderme yapmaktadır. Ancak bu kararı uygulamada bizim yetkimizin olmadığını da hatırlatmaktadır. Bizim görevimiz iyiliğin ulaşması konusunda aracı görevi görmektir. Bunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir.