Dünkü gazetede ne oldu?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
17 Temmuz 2013 Çarşamba

Bir tanıdığımız, yıllar boyu günlük gazeteleri ya gece vakti ya da ertesi gün okurdu. ‘Bu şekilde daha az sinirleniyorum; hiç olmazsa olay etkisini yitirmiş oluyor’ derdi. Biz ise yaz mevsimi boyunca gazete almıyoruz. Az önce belirttiğim nedenle bir ilgisi yok. Bakkal yüklü alışveriş yapmadığımızdan ötürü, yalnız gazete için servis vermez oldu… Tabii ki, dünyadan habersiz yaşamıyoruz. Bir şekilde bilgileniyoruz. Ama sabahın erken saatinde her satıra bakıp, ‘ay aman’ diye iç geçirmemek de sağlıklı bir duygu. Her ne kadar dünyada büyük bir hızla ‘elektronik gazete’ yöntemine gidiliyorsa da gazeteyi elde tutarak okumak, hatta elinize mürekkep bulaşması bile bambaşka bir haz.

***

Bazı gazete haberlerini atlayabilirim. Ancak her zaman için geçerliliğini koruyan e-postaları, özellikle de çevrecilik ile ilgili olanları saklarım. Geçenlerde bir okulun mezunlarının oluşturduğu gruptan ‘plastik torbalar’la ilgili oldukça çarpıcı bir yazı geldi. Kısa bir özetini veriyorum, eminim her birimiz bunu okuduktan sonra daha duyarlı davranacaktır. Bir araştırmaya göre dünyada plastik torba kullanımı yılda yaklaşık 500 milyon ile 1 trilyon adet arasında değişmektedir.  Bunca torba nereye gidiyor? Okyanuslarda dolaşan gemiler yılda 3.700.000 kg plastik torbayı denizlere boşaltırlar… Dünya yüzeyi henüz bir plastik çöplüğüne dönmemişse, bunun nedeni denizlerin dibinin çöplük olarak kullanılmasıdır. Bu atıklar zamanla doğal hayatın geleceğini etkiler. Denizdeki canlılar plastik torbalar nedeni ile ölmeye başlar; kuşlar boğulur… Öyleyse… Çözüm? En küçük alışverişte verilen plastik torbayı almayın, doğrudan çantanıza atın. Dünyada birçok ülke bez torba kullanımını yasallaştırdı. Fert olarak plastik tüketimi konusunda daha ‘cimri’ olmak, bizlere sağlıklı bir yaşam kazandıracaktır.

***

Bu yaz Büyükada’daki kedilerin çokluğunu anlatamam. Neye delalet olduğunu kestiremedim. Uzağımda dursalar, aldırmayacağım. Şahsım için konuşayım, kendimi bildim bileli her türlü canlıyla aramda mesafe olmasını isterim. Böylece birçok sorun kendiliğinden ortadan kalkar. Konuşurken koluma yapışan ya da kendini daha iyi ifade etmek için elini omzuma koyan ya da bacağıma sürtünüp geçen kedilere tahammül edemem.

Evvelki gece, değişiklik olsun diye, uykum kaçtı. Kitap okumaya niyetlendim. Balkon ışığını açtım. Bir baktım dışarıda iki kedi duruyor. Biri güzelim örtüyü serdiğim masanın üstünde, diğeri koltukta haşmetle oturuyorlar. Camdan el kol salladım. Oralı bile olmadılar. Güç savaşından hoşlanmadığım için çaydanlığa su doldurdum. Bir hız balkon kapısını açtım ve ‘foşş’ diye döktüm. Her biri bahçenin bir köşesine gitti. Hayvan severler alınmasın ama başka çarem yoktu. Ardından örtü yıkanmaya, koltuğun yastıkları silkelenmeye… Ne olacak kedilerle halim?