Sineksavar Ailesi

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
26 Haziran 2013 Çarşamba

Günün yorgunluğundan sonra akşam vakti balkonda oturmaktan daha keyifli ne olabilir? Hele ki yazlık bir mekândaysanız. Ancak aldığım tüm önlemlere karşın, Ada’nın sivrisinekleri ile barışamıyorum. Dolayısıyla dışarı çıkmadan evvel ciddi bir hazırlık aşamasından geçiyorum. Önce ayak bileklerimi iyice saran bir eşofman altı, üstüne ince uzunca kollu bir tişört; açıkta kalan yerlere de sineksavar ailesinden bir sprey kullanmam gerekiyor. Böcek sokmalarına karşı aşırı hassasiyetimden ötürü kendimi bu şekilde nispeten korumaya alabiliyorum. Tabii karşımda ince askılı bluz giyerek oturan arkadaşlarıma az da olsa gıpta ediyor, onların da “Çıkar şu üstündekileri, görmekten daralıyoruz” sitemlerini de gülüp geçiştiriyorum.

Gece yatarken de her nedense evdeki tek sivrisinek tepemde ‘vızz vızz’ diye dönmekten büyük keyif alır. Yıllardır bir kez olsun eşimin yastığına dahi yaklaştıkları görülmemiştir. Bir müddet sonra ses kesilir. Ne çare ki, sabahına kollarım küçük kırmızı noktalarla bezenmiş olarak kalkarım. Hemen kremler, anti alerjikler devreye girer. Günü kurtarmak için tek çare bu.

***

Sivrisineklerin insanlara verdiği rahatsızlık misali, çevremizde huzursuzluk yaşatan kişilerin varlığı da giderek çoğalıyor. Küçük bir kesim ‘La Belle Epoque’ misali kendi içinde bir takım alışkanlıklarını sürdürmeye çalışıyor. Büyük resmi oluşturanlar ise dışarılardan gelip geleneklerini, yaşam tarzlarını Ada’nın dokusuna hiç uymadan sürdürüyorlar. Ne yazık ki, Prens Adaları’nın arasında en büyük değişim Büyükada’da oldu.

***

Adım başı bisiklet kiralayan dükkânlar çığ gibi arttı. Esnaf için yeni bir gelir kaynağı oldu. Bisiklet kiralayanlar genelde yerli/yabancı turistler. Yabancılar zaten bisiklete binmesini biliyor, ayrıca da kurallara saygılılar. Sorun yerli turistte. Bazıları ilk kez bisiklet kullanıyor. Çoğu kez yana düşüyorlar. Bu da yayaları engelliyor. Kimisi hız yapma sevdasında; faytonların arasında zigzaglar çiziyorlar. Bu kez de atlar ürküyor. Belediyemiz durumu bir düzene koyar diye düşünüyorum. Zira konu giderek tatsızlaşıyor ve kazalara yol açıyor. En azından kendi payıma çarşıda ve iskele meydanında bisiklete binenleri gördüğümde, buranın yasak bölge olduğu ikazını yapıyorum. Geçenlerde çarşıdaydım. Yanımdan bir bisikletli geçti. Seslendim, “Beyefendi burada bisiklete binmek yasaktır.” O da, “Ama önümde biri biniyordu” deyip yola devam etti…

***

Yazın en güzel yanlarından biri, bütün kış rastlamadığınız insanları bir arada görebilmektir. Nitekim Albert Penso ile Pazar günü tatlı bir sohbetimiz oldu. Onu geçen seneden beri aynı şevk ve enerji içinde görmek bir keyifti. Her şeyden önce sonbahar ajandanıza, 4 Ekim Çanakkale gezisi diye not edin. Haber bu sütunlarda verildikten sonra otobüsler hızla doluyor…

Gelecek hafta Çanakkale ile ilgili başka bir haberde buluşmak üzere…