Senin hikâyen ne?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
24 Nisan 2013 Çarşamba

Tiyatrolar son oyunlarını sahneleyip turneye çıkmaya hazırlanırken Ortaköy Kültür Merkezi – Afife Jale Sahnesi 3 Mayıs’ta farklı bir gösterime tanık olacak.

Oyuncuların tümü psikolog olan İstanbul Spontanite Tiyatrosu her yıl yaklaşık dört-beş kez sahneye çıkıyor.

Birkaç ay önce, genç bir arkadaşımın da rol aldığı, söz konusu tiyatroya gittim. Perdenin açılmasını beklerken biraz merak biraz da içeriği tam algılamış olmamanın tedirginliği içindeydim.

Işıklar karardığında, topluluğun yöneticisi Deniz Altınay, seyircileri bilgilendirdi. Hedef cümle, “Senin hikâyen ne? İzlemek ister misin?” idi. Özetle arzu eden izleyici kalkıp iki – üç cümle ile yaşamından bir kesit anlatıyor. Ardından seçtiği oyuncunun bu role bürünmesini istiyor. Anlatım sessiz, müzik ise doğal malzemelerden oluşmuş.

Salondakiler kendilerini sahnedekilerle adeta özdeşleştirmişler. Oyuncu, rolünü tamamladıktan sonra, izleyicilerle yönetici arasında fikir alışverişi gidip geliyor. Kısaca ister katılımcı oluyorsunuz, ister izleyici statüsünde kalıyorsunuz.

Oyunun devam sürecinde, birçok izleyen hikâyesini sahnedekilere anlattırıyor. Bir nevi açıklamalı pantomim sanki.

Gerçekten hoş ve çok farklı bir deneyim yaşatan tiyatronun oyuncuları: Ayça Atasoy – Sündüz Atay – Güneş Çalışkan – Feyza G. Işık – Teri Granti ve Derya Leblebicioğlu.

Spontanite Tiyatrosu oyuncuları psikodrama eğitimi almış kişiler. Farklı bir boyutta yaşayacağınız kesin. Hazırsanız  kendi hikâyenizi bile izleyebilirsiniz.

* * *

Tarihten bir yaprak mı desem, yoksa popüler tarih mi desem... Bir dönem insanlar ihtiyaç molası için, Harbiye civarında iseler Hilton’a, Boğaz tarafında iseler Tarabya Oteli’ne girerlerdi.

Geçen pazar arkadaşlarla uzun bir aradan sonra Boğaz’da balık yeyip, ardından yürüyüşe çıktık. Derken, ‘ziyaret’e gitmemiz gerekti; istem dışı birbirimize bakıp, ‘Tarabya Oteli’ dedik. Döner kapıdan hızla içeri ve doğru tuvalete gittik. Otel değişmişti gerçi ama tuvaletlerin yeri genelde değişmez. Yanılmamışız.

Yeni sahipleri Bayraktar Holding, otelin adını da ‘The Grand Tarabya’ olarak değiştirmiş. ‘Çay Salonu’nun bir köşesinde piyano ve arp sesi, neredeyse boş olan mekâna sıcaklık katmış. Çevreye baktığımızı gören iki yetkili yanımıza yaklaştı. Ve tanıtım kampanyası başladı. Konuşma uzayınca, araya girdim. ‘Biz  de ‘X’ sene önce burada evlenmiştik’ dediğimde tepki bile vermediler. Bir jest yapmalarını beklerdim doğrusu.

Dışarda yol kenarında park etmiş eşlerimizi daha fazla bekletmemek için oyalanmadan çıktık. İlk intibam çok olumlu değilse de, bir kez daha gelip oteli dolaşacağım. Hey gidi Tarabya...