Ne oluyoruz Moiz?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
10 Nisan 2013 Çarşamba

Gündem o kadar yoğun ve hızlı gelişiyor ki, ‘Şu konuyu da haftaya yazarım artık’ dediğinizde haber bayatlamış oluyor. Ancak bunların arasında güncelliğini kolay kaybetmeyecek bir olay var. O da ‘Moiz Tiyatro Ekibi’. ‘Eğitime katkı’ sloganıyla, bir derneğe bağlı olmaksızın, bu denli başarılı olunabiliyorsa, cemaat artık hep proje bazında çalışmalı. Moiz ve ekibini kaç kişi izledi, hesaplamadım. Ama sanırım çok az etkinlik böylesine ilgi çekti.

Görkemli davetiyelere, daha doğrusu kâğıt israfına her zamandan karşıyım; bu tarz meselesi. Moiz’in davetiyesini ilk gördüğümde, “Ne lüzum vardı…” diye içimden geçirdim. Oysa içeriğine baktığımda müthiş bir tasarımla karşılaştım. Bunun için de, davetiyeleri hazırlayan ‘Vanilia printing works’u kutluyorum.

31 Mart Pazar’ı gün içinde sahnelenen tek oyun olduğu için tercih ettik. Amram Oditoryumu’nda yerimizi aldık. Ön iki sıra boş bırakılmıştı. Bir ara Golden Age Başkanı Lida Sarfati’yi görür gibi oldum. Gerçi Lida Sarfati benzer yerlerde yalnız görülmez; beraberinde hep küçük bir ordu vardır. Nitekim o pazar günü de Golden Age üyelerini ‘Moiz Tiyatro Ekibi’ni izlemeleri için getirmiş. Golden’lar bir yerlere yerleştiler, ayakta kalanlar ise ön iki sıradaki protokol koltuklarına oturtuldular. Öylesine mutlu oldular ki, sevinçlerini anlatamam. Sırf bu görüntüye tanıklık etmek için orada bulunmaya değerdi.

Salonun ışıkları söndü. “Hoş geldiniz” konuşmasını yapmak üzere perdenin önünde iki kişi belirdi; her zamanki sade şıklığı ile Beti Duenyas ve Ceki Karmona. İçimde bir kıpırtı, Duenyas’ın tekrar sahneye döndüğünü düşündüm. ‘Şimdi konuşma bitecek ve Beti kulise gidecek…’ Gelmedi. Yine de Beti Duenyas’ın oyunculuk serüvenine fazla ara verdiğini düşünüyorum.

Neyse ki, Moiz seyircilerin arasından geçip sahneye çıktı. Solita Algazi’yi ne çok özlemişiz; Fani Bonofiyel doğallığı ve zerafeti ile; Deniz Benbiçaço giderek profesyonelleşmiş; usta oyuncu Jojo Eskenazi ve daha sayamadıklarım, hepinize sonsuz teşekkürler.

Gülerken dahi insanın kendiyle yüzleşmesi, yanlışlarını kabullenmesi pek de kolay değil. İki saat boyunca bunu bizlere hissettirdiniz. Üstelik az da olsa eğitime katkıda bulunmamıza aracı oldunuz. Sağolun, sağlıklı olun Moiz ekibi.

***

Bir hafta sonra…

7 Nisan Pazar

Aşkenaz Sinagogu’nda Holokost’ta yaşamlarını yitiren altı milyon Yahudi’nin anısına düzenlenen törendeyim. İster iyi ister kötü vesileler için olsun, küçük mekânlar böylesi günlerde daha etkileyicidir. Kantor Simon Kohen ve araya giren keman nağmeleri sessizliğin içinde bizi geçmişe götürüyor.

Teva’nın önünde altı mum duruyor. Üç Soykırım kurtulanı, birer mum yakıyor…

Çevreme bakıyorum. Genç nesil katılanlarının oranı az, hem de çok az. İçim burkuluyor. İki veya üç nesil sonra cemaat altı milyonu hatırlayacak mı?

Biraz da bu konu üzerine düşünelim…