Şapkasız çıkan imza

Sunay AKIN Köşe Yazısı
16 Ocak 2013 Çarşamba

Cemal Süreya, 1955 yılında girdiği maliye müfettiş yardımcılığı sınavını kazanınca yanına verildiği müfettiş kendisinden iki şey “rica” eder: “Asık suratlı ol ve hemen bir fötr şapka al!” Böylelikle, Cemal Süreya’nın başına fötr şapka kondurmasının yolu açılmış olur. Güncesindeki ‘635. Gün’ü okuyoruz: “Karaköy’de cervo şapkalarla tıka basa bir mağazadayız. Ben, seçtiğim şapkanın kenarlarını fazla geniş bulduğumu söyledim. Adam, aldı makası, şapkayı elinde şöyle döndürerek on beş yirmi saniye içinde kenarlarını daraltıverdi.”

 

 

 

 

O yıllarda, Cemal Süreya, yelkenini indirmiş bir gemiye benzeyen imzasını atarken, zaman içerisinde, imzasına da, bir şapka oturtur. Cemal Süreya’nın imzasındaki şapka o kadar çok ilgi uyandırır ki, Salâh Birsel ‘Si Bemol Kadın Şapkaları’ adlı denemesine şöyle başlar: “Görmüş olanlar bilir, Cemal Süreya’nın imzasında koskoca bir melon şapka yükselir. Bu Cemal’in dünya bilgisini toptan kapatmak ve de şiirinin sultanlığını tek ve ölümsüz kılmak istediğinin işaretidir. Yalnız, bu şapka buraya biraz da Cemal’in Fransız ozanı Apollinaire’e olan sevgisine göz kırpmak için kondurulmuştur. Gerçi ünlü Fransız’ın kavun şapkalara yanıklığı yüzde yüz saptanamamıştır ama onu melon şapkayla gösteren resmi umursamayın günün yirmi dört saati başından kellepuşunu çıkarmadığı bir gerçektir.”

Cemal Süreya’nın şiirinde Apollinaire etkisini araştıran Erdoğan Alkan da, Salâh Birsel’in yazısını kendisine el feneri yapar. Şapka devrimine karşı olanların Sivas’ta yaktıkları Metin Altıok’a göre ise Cemal Süreya’nın imzasındaki şapka ‘melon’ değil, fötrdür.

Cemal’in imzasındaki fötr

Bazen başında da olurdu

Yalnız biraz amatör

Biraz da mahcup dururdu

Oysa işin aslı ne melon ne de fötrdür. Daha doğrusu imzada şapka mapka yoktur! Şair Fatin Hazinedar’ın ortaya attığı bir rüzgâr alıp götürür şapkayı: “Cemal Süreya imzasıyla bir insan yüzü çizer! ”

Hocanın imzasını sağ tarafa doğru kaldırıp, ‘a’ harfi altta, ‘c’ harfi üste gelecek şekilde baktığımızda şapkaya benzetilen, denemelere, araştırmalara, şiirlere konu olan çıkıntının aslında ‘burun’ olduğu görülür! Cemal sözcüğündeki ‘c’ kaş, ‘e’ göz çukuru, ‘m’ burun, ‘a’ ve ‘l’ ise burun ile üstdudak arasındaki kısımdır. Süreya sözcüğü ise şöyle çizilir: ‘s,’ ‘ü’ ve ‘r’ dudak, ‘e’ ve ‘y’ çene, ‘a’ boyun...

Bu arada, Sıcak Nal adlı kitabında “Eskiden birinci işimdi sigara içmek / Şimdiyse içmemek birinci işim” dizelerine yer veren Cemal Süreya için imzasındaki en önemli harf hiç şüphesiz ki ‘ü’dür. Ü harfinin noktalarını çoğu kez çizgi olarak atar Cemal Süreya; daha çok benzesin diye sigaraya!

Cemal Süreya ‘semiyoloji’yi severdi. “Üç İstanbul” adlı şiiri bunun en güzel örneğidir. Ayrıca, Hatay Lokantası defterlerinde “26 Eylül 1986” tarihini not düştüğü bir sayfaya İstanbul sözcüğünü cami, Ankara sözcüğünü ise Ankara Kalesi olarak çizer. İmzasında şapka arayanları kırmamak için de, defterin bir başka sayfasında çizdiği bir yüze şapka olarak oturtur imzasını.

Şair, parafında yalnızca Cemal’i kullanır. Ki, burada insan yüzü son derece belirgindir. Parafına bakarak, imzasında profilden bir insan yüzü çizdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Unutmayın ki, Cemal Arapça bir sözcük olup, Türkçe karşılığı şudur: Yüz güzelliği!

Şairin ne parafında ne de imzasında kulak çizilidir. Ne gariptir ki, Cemal Süreya, Haliç’in kıyısında bulunan “Kulaksız” mezarlığında yatmaktadır.