Tanıtım açısından önemli bir yapıt

"Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye/Altınları, gümüşleriyle övünmeye/Tam işleri dilediği düzene girer/Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye." Ömer Hayyam. Yaz için üç kitap önerisi; Ömer Hayyam’ın serüvenini kaleme alan ünlü Lübnanlı yazar Amin Maalouf’un ‘Semerkant’ı, Carme Riera’nın ‘Maviliğin Sonunda’ adlı romanı ve Naim A.Güleryüz’ün ‘Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri’ başlıklı araştırması

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
18 Temmuz 2012 Çarşamba

Yazın kitap okumaya daha çok vakit ayırabiliyorum, sanırım herkes için de öyledir. Lübnanlı ünlü yazar Amin Maalouf’un ‘Semerkant’ını yeni bitirdim. “Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten!” diyor Ömer Hayyam. 1072 yılında, Hayyam’ın Semerkant’ında başlayan ve 1912’de Atlantik’te bit(mey)en bir serüven… Günümüzün İran’ını tanımak istiyorsanız tarihin okunuşunun bu öyküsünü öneririm. 

Daha 11. yy.’da devrimci düşünür Seyyid Cemaleddin vasiyetine şunları yazıyordu: “Tek üzüntü kaynağım, ektiğim tohumların filizlendiğini görememek. Zorbalık Doğu’nun halklarını ezmeye ve yobazlık onların özgürlük çığlığını boğmaya devam ediyor.” Tam on yüzyıl geçmiş, değişen ne?..

Ortadoğu’nun ‘şamar oğlanı’ Lübnan’a odaklanmış iken 2011 Cannes Film Festivali’nde gösterilen ve Toronto Film Festivali’nde Halk Ödülü alan Lübnanlı yönetmen Nadide Labaki’nin ‘Et maintenant on va ou?’ (Peki, şimdi nereye?) filmini göreyim dedim. Ortadoğu’nun diken üstündeki coğrafyasında savaş sonrası Müslüman-Hıristiyan ayırımına, cinsel çatışmalara odaklanan yapıt bana biraz yüzeysel geldi; köyün kadınları zeki ve pratik zekâları ile dinler arası diyalog sorununu çözümlüyorlar. Kadınları küçümsediğimden değil -tam aksine kadınların pratik zekâsına ve eşitliğine inancım sonsuz- ancak keşke bölgede halen süregelen bu kin ve nefret tohumları filmdeki gibi kolaylıkla yatıştırılabilseydi…

Soluklanmadan yeni bir kitaba başladım: Alef Yayınevi’nin göndermek nezaketini gösterdiği; ‘Maviliğin Sonunda’.

Carme Riera tarafından kaleme alınan roman ‘Katalan Dil Kültürü’ adlı ilk kez duyduğum bir kuruluşun katkılarıyla doğrudan Katalanca aslından Suna Kılıç tarafından dilimize kazandırıldı.        

 Mallorca tarihinin belirleyici bir dönemini yansıtan eser, Katalan edebiyatının en seçkin yazarlarından biri olan Carme Riera’nın kalemiyle basıldığı andan itibaren birçok yabancı dile çevrildi ve pek çok ödüle layık görüldü.

7 Mart 1678 günü Mallorca’da Hıristiyanlığa dönmüş fakat eski inançlarının gereklerini gizlice yerine getiren bir grup Yahudi, Engizisyon Mahkemesince tutuklanacakları korkusuyla Kutsal Topraklara kaçmak üzere bir gemiye binerler.

‘Maviliğin Sonunda’, Engizisyon sorgucuları, soylular, tüccarlar, köylüler, haydutlar ve genel ev kadınlarının boy gösterdiği, renkleri, kokuları, sesleri ve iklimleriyle dönemin Mallorca’sını yeniden yaratıyor.

Tarihsel çerçeve hepimizce bildik, ancak yazar arşivlerde ulaştığı bilgilerden yola çıkarak tarihi yeniden gözler önüne sermiyor, kurmaca türünden olağanüstü bir duygu yaratıyor.

Gözlem Gazetecilik kısa bir süre önce Naim A.Güleryüz’ün; ‘Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri’ adlı kitabını yayımladı. Türkiye’nin eğitim ve kültür, yazım, basın, müzik, tıp, hukuk, spor, Emniyet Teşkilatı, dışişleri gibi 16 farklı alanında öne çıkmış -özellikle artık aramızda olmayan- kişilerden seçilmiş örnekler hakkında kısa, genel açıklama veren bir araştırma.

- Bir hukuk bilgini olan Prof. Dr. Selim Haim Kaneti aynı zamanda 1991 yılında Türkiye Hahambaşılığı Fahri Danışmanlar Kurul Başkanlığı görevinde de bulundu. Hukuk bürosunda birlikte çalışma şansını elde etmiş olmaktan gurur duymaktayım. Keza matematik doktoru, efsane hoca Yomtov Garti’nin talebesi olmaktan da…

- Basın kartı sahibi Avram Leyon gazetemizin kurucusuydu ve yaşamı boyunca inandıklarını yazmaktan çekinmedi.

- Türk reklam sektörünün duayenlerinden N. İzidor Barouh 21 yıl süreyle gazetemizin imtiyaz sahipliğini yürüttü. 2005 yılında bu görevi kendisinden devralmak benim için bir onurdu.

- İTÜ Aydınlatma Bilim Dalı Kürsüsü’nün kurucusu Prof. Dr. Moiz Eskenazi ile Büyükada’da birkaç yıl komşuluk yaptık. Villasına yitirdiği eşi ‘Dora’nın adını vermişti. Türkçenin öz sözcüklerle ve doğru vurguyla konuşulmasına büyük özen gösteren bilim adamı; “Siz karınızı mı, yoksa kârınızı mı ortağınızla paylaşmak istersiniz…”sözleri ile bu görüşünü öğrencilerinin belleğine yerleştirmeye özen gösterirdi.

-  Spor ve Sergi Sarayı’nda, çocuk yaşta iken izlediğim bir milli maçta, beş bin seyircinin ‘Börek, börek!’ tezahüratı ile ay yıldız formasını giyen basketbolcu Avram (Albert) Barokas birinci kuzenimdi. Hala sorarlar “ünlü basketçinin akrabası mısın?” diye.

Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri’ kitabının sayfalarına göz atarken gözüme ilişen bazı örneklerle ilgili duygularımı aktardım. Sizler de farklı dönemlerde toplumumuzu onurlandıran, belki de zaman içinde unutulan pek çok değerli kişinin yaşamını öğrenmekten haz duyacaksınız…

Araştırmacı Naim A.Güleryüz eserinin önsözünde; “Türk Yahudileri hakkında yeterli bilgi yoksunluğundan dolayı önyargılı olan, onları hala sadece ‘tüccar’ ya da ‘banker’ olarak algılayan, daha kötüsü ‘yabancı’ sayan varsa, bu kişileri somut örnekler ve belgesel-görsel kanıtlarla bilgilendirecek bu araştırmanın iyi bir fırsat olacağını düşündüm” diyor.

Tanıtım açısından tüm kurum ve bireylerimizin eseri geniş toplumdan dostlarına hediye etmelerini salık veririm. Belki de böylece bu değerli kişilere karşı vefa borcumuzu da yerine getirmiş oluruz.