Darüşşafaka sınavı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
29 Şubat 2012 Çarşamba

E-postalarınıza onlarca/yüzlerce mail düşer. Kişisel olanları bir yana bırakırsak, çoğunuzun benim gibi anında sil düğmesine bastıkları uzun uzun yazılar da gelir. Çoğu zaman okunmamaya endeksli bu metinler neden gönderilir, bir türlü anlamam. Öte yandan üye iseniz mezun olduğunuz okullardan gönderilen maillerden ilginç bildirimler alırsınız. Konu ‘eğitim’ olduğunda bu duyuruları mümkün olduğunca geniş bir tabana duyurmaya çalışırım. Önemli olduğunu düşündüğüm bu e-postayı sizlerle paylaşmak istedim. ‘Babası hayatta olmayan, ailesinin maddi olanakları nedeniyle iyi eğitim fırsatı bulamayan öğrencilere, ilköğretim 4. Sınıftan başlayarak lise son sınıfa kadar, yatılı ve tam burslu, kolej seviyesinde eğitim veren DARÜŞŞAFAKA’nın 2012 yılı giriş sınavı 27 Mayıs’ta. Lütfen siz de paylaşın. Belki bir çocuğumuza UMUT olur…’ Yakın çevrenizde değilse bile halkanın biraz dışına çıkma duyarlılığını gösterin. Eğitimin bizi düzlüğe çıkaracak tek çare olduğunun bilincindeysek, bu tanıma uygun çocukları Darüşşafaka’ya yönlendirmek, hem onlar hem de toplum için bir kazanç olacaktır.

Ayrıca bu ve benzeri olaylar kısır döngümüzden sıyrılıp sosyal sorumluluk projeleri ile tanışmamız için güzel bir fırsat, diye düşünüyorum.

Bir başka e-posta ise, hepimizin bildiği, ancak zaman zaman unuttuğu gerçekler. Söyleyen Shakespeare olunca, biraz ağırlık kazanıyor tabi. Shakespeare diyor ki: “Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Hiç kimseden bir şey ummam. Çünkü beklentiler yaralar/Hayat kısa, öyleyse hayatınızı sevin, mutlu olun ve gülümsemeye devam edin/Konuşmadan önce dinleyin/Yazmadan önce düşünün/Harcamadan önce kazanın/Dua etmeden önce bağışlayın/Vazgeçmeden önce çabalayın/Ölmeden önce yaşayın/Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar.”

***

Cumartesi gecesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu çoktandır yaşamadığı bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Jan Garbarek Dörtlüsü’nün iki konseri, her nedense çok geç anons edilmesine rağmen, ‘iğne atsan yere düşmez’ şeklindeydi. Sonuçta kaliteli müzik her zaman izleyicisini buluyor.

Dünya müziğinde saksafon  sanatçısı olarak bilinen Jan Garbarek gerçek caz ustası. Sahneyi neredeyse tek başına dolduruyor. Yıllardır birlikte çalıştığı arkadaşları ile doğada işittiğimiz sesleri bize ulaştıracak denli mükemmeldiler. Keyboard sanatçısı Rainer Brüninghaus, basist Brezilyalı Yuri Daniel ve davulcu Hintli Trilok Gurtu, hiç ara vermeksizin iki saat on dakika boyunca sahnede kaldılar. Konser sonrasında sanatçılara çiçek verme geleneği, nedense o akşam uygulanmadı. Belki de bilmediğim bir açıklaması vardır.

Her ne kadar Jan Garbarek kendisiyle yapılan bir söyleşide, ‘Ben caz ustası değilim’ dediyse de biz onu çok severek dinledik.