Dedemin İnsanları

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
7 Aralık 2011 Çarşamba

Görmediyseniz bu filmi, mutlaka görün. İster tek başınıza, ister yakın arkadaşınızla, ister eşinizle, sevgilinizle…

Hatta yakın tarihi anlaması için çocuğunuzla gidin.

“İnsanın insana yaptığını akrep yapmaz,” sözünü hem kullanan hem anlatan bir senarist ve yönetmenin; evini barkını, geçmişini, tüm yaşanmışlığını arkada bırakmak zorunda kalan binlerce insanın hikâyesini nasıl sahici bir dille anlattığına şahit olun.

Hayatın içindeki tüm kuralların insanlar tarafından konduğu ve yine o insanlar tarafından çiğnendiği düşünülürse bütün bunların aslında bir kandırmaca olduğunu düşünüyor insan.

Kurallar kime ve neye göre?

Onları yasalar dışında çiğneme gerçeği kime ve neye göre?

Kötü, yanlış, çirkin olan kime ve neye göre?

Kendinize bu soruları sorup cevap arayacağınız, hem gülümseyip hem kahkaha atıp hem de ağlayacağınız bir film.

Çağan Irmak adı sadece Türk sinema tarihine değil, edebiyat tarihine de altın harflerle yazılmalı. Onun gibi insanlara baktıkça, insanlıkta hala ümit var, diyebiliyoruz.

Çağan Irmak, okullara çağrılmalı, seminerler vermeli, bilgileri, ilgileri ve yeteneklerini öğrencilerle, yetişkinlerle paylaşmalı. Bunu yapmalı ki ondan daha çok olsun. Birileri de onun gibi olmak istesin. Sahici hayatı yazarak, kamera arkasından izleyerek ya da sadece anlatarak öğrenmek, bilmek isteyenlere sunsun.  

Mübadele döneminde Yunanlıların Türk tohumu, deyip attığı; Türklerinse Yunan gâvuru, deyip aralarına almakta zorlandığı insanların bir yanıyla Avrupalı, modern, çağdaş; diğer yanıyla dindar, gelenekçi ve batıl oluşuna yüzünüzde hayranlıkla bakakalıyorsunuz.

Filmdeki konuşmalar, müzikler, kostümler, mekânlar ve özellikle oyuncular müthiş bir uyum içinde.

Filmdeki küçük kahraman, olayın en önemli yardımcı kahramanı, o kadar başarılı ki bir çocuğa bunlar asla öğretilemez, “bu yetenek varsa içinde vardır,” dedirtecek türden. Senaryoda kullanılan halk dili çok başarılı bir biçimde işlenmiş. Ege ve Rum ağzı filmi izleyen kişiye müthiş bir keyfi veriyor.

Ve tabii başrol oyuncusu, aynı zamanda hikâyenin ana kahramanı Çetin Tekindor’dan söz etmeden bu yazıyı asla bitiremem.

Bir oyuncunun yıllar geçtikçe nasıl demlendiği, nasıl olgunlaştığı ve nasıl oynamadan oynadığına şahit oluyorsunuz onu izlerken.

O da sizin yan komşunuz, amcanız, dedeniz oluveriyor.

Verdiği öğütler, yaşam tecrübesi ve içinde onun da görmezlikten geldiği ve ara ara fark ettiği giderek büyüyen isyan duygusu pek çok büyüğe tanıdık gelmiş olsa gerek.

İnsanın, soğuk savaşın, ötekileştirmenin; ama bunun yanında aile olmanın, sevgi dolu olmanın, çocuk yetiştirmenin, çocuğa örnek olmanın, hayatın anlamına varmanın ne demek olduğu konusunda bu film bir el kitabı gibi.

Mutlaka gidin.

Gitmezseniz gerçekten çok şey kaçırmış olursunuz.