Mutluluk için

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Nil Karaibrahimgil, pazartesi günü Hürriyet Gazetesi’nin ekinde yayınlanan yazısında, mutsuz olmak için yapılması gereken şeyleri sayıyordu. Yazının amacı tabii ki mutsuzluğun nelerden oluştuğunu sayarak aslında mutlu olmanın ne kadar kolay olduğunu kanıtlamaktı. Verdiği öğütler basitti: Örneğin, ‘sevmediğin işi yap, sevdiğin bir alışkanlığın olmasın, sürekli parayı dert et’ gibi. İnternetten bulup okumanızı tavsiye ederim. Ben bu maddelerden birini çok sevdim: ‘Al, al, hep bir şey al! İçinde bulunduğun boşluğu, ürünlerle tamamla. Bir şeyin daha sahibi olursan daha iyi olur diye düşün. İçeriden değil, dışarıdan bekle her şeyi.’

Bu tavsiye mutsuzluğun gerçekten anahtarı gibi geldi bana. Zira her ne kadar yeni eşyaları, takıları, arabaları vs’yi iple çekip mutluluğumuzu bu alışverişlerin olmasına endekslesek de, maalesef insan bunlara sahip olmanın verdiği hazza fazlasıyla çabuk adapte olup yeniden arayışa geçiyor. Dan Arieli adlı Duke profesörünün bir araştırmasına gore Hedonik alışma diye bir kavram varmış. Adaptasyon süresi, mutluluğa eriştikten sonra mutluluğun boyutundan bağımsız olarak hep kısa. Dolayısıyla bütün hayal ettiğiniz ürünleri bir kerede satın alsanız bile mutluluğunuz alışkanlık süreci kadar devam edip tekrar bitiyor. Daha fazla satın almanın bir mutluluk enstrümanı olmadığını böylece anlıyorum. Bizim asıl ihtiyacımız olan hayatın genel akışına serpilen ufak heyecanlar. Mutluluk yatırımlarımızı mal mülkten ziyade farklı deneyimlere ve sıradışı ani sürprizlere yapmak daha akılda kalıcı.

Gerçi insan talihsiz bir olaya veya kayıba da kısa zamanda adapte olduğu için adaptasyon her tür durumda karakterimizin bir parçası. Yani başınıza gelen bir talihsizliğe de gayet iyi alışabiliyoruz kısa sürede. Sık sık hatırlatılmadığı sürece. Size sorsalar en utanç verici anınızı, kesintisiz mi yaşamak istersiniz yoksa bölüm bölüm aralıklı mı,çoğunuz aralıklı olmasını tercih edersiniz. Anketler de bu cevabı destekliyor. Ama davranış bilimcilere göre mutsuzluk kesintisiz olarak yaşanıp bir kere acı yarattıktan sonra tekrar nüksetmezse hızlıca tüketiliyor ve unutuluyor. Hızlıca yaşanıp bitmesi ve size tekrar tekrar hatırlatılmaması durumunda fena olay daha çabuk atlatılıyor.

Demek ki mutluluk için de bunun tam tersi, yani adaptasyon sürecini yavaşlatmak akıllıca. Yani küçük kesintiler mutluluğa ‘alışmamızı’ engelediği için yaşama yayılabiliyor. Sürekli tatil yapan birinin ara ara çalışarak tatille ilgili iyi hislerini idrak etmesi gibi. Mutluluğu bir hayat tarzı haline getirebilmek için daha fazla eşyaya lükse sahip olmak gerekmiyor. Nasıl olsa her şey alışılageliyor sonuçta. Ve neşe kaynağı olmaktan çıkıyor. Ta ki örnek kabul ettiğiniz birisi sizin adapte olduğunuz mutluluğun daha üzerinde bir ürüne, ilişkiye veya tatile sahip olana kadar…

Ilık gölde yaşayan kurbağa misali, ara sıra yandaki soğuk gölde üşüyüp geri dönünce mutluluk daimi olur…