THY’de bir pazartesi sabahı…

Mois GABAY Köşe Yazısı
6 Temmuz 2011 Çarşamba

İki hafta evvel bir pazartesi sabahı Taksim’deki THY bilet satış ofisine İstanbul-Tel Aviv biletimin tarih değişikliğini yapmak için sabah 08.30’da uğradım. Her zamanki gibi değişiklik için ismimi sorduklarında Mois: “Manisa – Ordu –İstanbul – Samsun” diye kodlayıp ardından da soyadımı aynı kodlama şeklinde verdim. Ne de olsa turizmde çalışıp adımın hemen algılanamamasına alışığım. Tam o sırada yan bankoda işlem yaptırmaya çalışan orta yaşlarda bir bey dikkatimi çekti. Elinde piposu diğer kolunda resim çantası ve “Merhaba. Beni Marmaris’e uçurur musunuz?” dedi. O eski İstanbul beyefendisinin konuşmasından tavırlarına bir ecnebi olduğunu hemen anladım ve içimden “sabah sabah THY’yi azınlıklar basmış!” diye de gülmeden edemedim. Tam o sırada görevli hanım beye ismini sordu ve ardından iki kez “Pardon kodlar mısınız? Anlayamadım” diye ekledi. O sakin beyefendi sanırım benim kadar bu durumlara alışık olmasa gerek bir anda dayanamadı ve “Ben bir Ermeni Türk vatandaşıyım, ismim o yüzden böyle!” diye sesini hafifçe yükseltiverdi. İşte o an biraz da olsa benim de içim titredi. Duruma hemen servis şefi müdahale etti, beyden kimliğini alıp bilet işlemini yapmaya başladılar. Ancak adam sonra durumu anlamış olsa ki “Bakın ben tanınmış bir ressamım, isterseniz adımı araştırın, buyurun bir kartım” diyerek hanımın gönlünü almaya çalıştı. Ben bu adamdan evvel THY’yi terk etmeyeyim diye işlemimi uzatmaya çalışırken bir de baktım ki adam bilet kesilirken elinde çantasından çıkardığı bir kâğıt ve karakalem kadına çaktırmadan bakarak bir şeyler karalıyor. İşlem tamamlanıp beye biletini verirlerken hiçbirimizin beklemediği o güzel final yaşandı. Hanım bileti uzatırken ressam bey de “Kusura bakmayın sabah yorgunluğu, işte bu da benden size bir küçük hediye!” deyip hanıma kendi çizdiği portesini uzattı. Gerek servis şefi gerek çalışanlar hepimiz o anda beyin yanına geldik ve bu güzel sürpriz sanki biz de hediye almışız gibi herkesi memnun etmişti… Neyse ki bu sefer tatsız başlayan o isim muhabbeti güzel bir anı ile sona ermişti.  

Aslında bu yazıyı bu kadar da önemli değil diyip yazmayacaktım ama geçenlerde  Ertuğrul Özkök’ün “3K’daki yolcunun raporu” yazısı bana da biraz cesaret verdi. Ben de THY’nin yeni vizyonu, kişiye özel pazarlama anlayışı ve kendi toplumunu yaratmasını uzun zamandır dikkatle izliyorum. Peki, o sabah yaşanan bu olay? Birlikte daha yükseklere uçarken acaba bu olay THY içinde ne kadar paylaşılmıştır dersiniz? Şimdi bu yolcunun hazır bilgileri de varken bu Ermeni vatandaşımıza en yakın bayramda bir tebrik kartı gönderilse sizce de bir tane daha bireysel ortak kazanmış olmazlar mı? İsrail yolculuğum dönüşü sabah havalimanında pasaport polisinin “isminiz değişikmiş!” demesi içimde yine bir cız ettirdi. Neden her kurum artık bu farklılıklara saygı konusuna biraz daha önem vermiyoruz. Hani bir Rum, Ermeni, Yahudi, Kürt, Alevi vatandaş ile karşılaştığımızda “Senin adın neden böyle?” demek yerine onlara da herkes gibi davranamıyoruz? İşyerimde adıma gelen Mois yerine “Muhlis, Moez” gibi fakslara senelerdir çok alışığım. Hatta yurtdışı ile yazışırken adımın uluslararası olmasını kullanıp Kuzey Afrika’ya Moussa, İspanya-Portekiz’e Moises, Fransa’ya da Moise diye yazarak mesajlarımı gönderiyorum. Gittiğim her ortamda aldığım her bilette adımı kodlamak zorunda kalsam da ben Mois Gabay adımla gerçek bir İstanbullu ve bir Türk Yahudi’si olmakla gurur duyuyorum. 

Sevgili THY bilet satış görevlisi,

O Ermeni vatandaşımızın adını telaffuz edemeyişinizde asıl kabahat sizde değil bizde… Artık azınlıklar olarak sayımız o kadar azaldı ki ne geçmişteki gibi Moisler, Solomonlar kaldı ne de Hrantlar,Yorgolar… Siz de bundan 40 sene evvelin İstanbul’unda yaşasaydınız eminim haftada birkaç kez bu isimlerle karşılaşırdınız. Ama size bir tavsiye bundan sonra bu tarz bir deneyiminiz olursa bence bunu diğer takım arkadaşlarınızın yakalayamadığı bir fırsat olarak bilin ve o kişiyi daha iyi tanımaya çalışın… 

Son seçimlerde oy kullandığımda biraz da olsa geleceğe yönelik umutlarım yeşerdi. Oyumu iyi ki Şişli Evrim Lisesi’nde kullanmışım. Bu sayede az da olsa bu semtte kalan gerçek İstanbulluları görüp hasret giderdim. 

Bu yazı THY ile uçup tüm adı benim gibi farklı olanlar için, çünkü onların da her ismi sorulduğunda benimle aynı duyguları hissettiğini biliyorum…