Artık hiçbir sır kalmayacak

Alber NASİ Köşe Yazısı
15 Aralık 2010 Çarşamba

İsrail ile Türkiye arasında Mavi Marmara kriziyle başlayan soğukluk ve kırgınlık bitmek bilmiyor. Taraflar ne kadar ilişkileri normalleştirmeye çalışsa da daha önce alınan tavırlar tarafların birbirine yakınlaşmasına imkân tanımıyor.

Türkiye de İsrail de iyi niyetli olmasına karşın teknik imkânsızlıklar sorunu çözümsüz hale getiriyor. Ancak bölgedeki bu iki önemli gücün diyalogsuz kalması hiç de bölge için olumlu değil.

Bu arada İran Dışişleri Bakanı Mutaki görevden alınırken, önümüzdeki ay İran’ın da katımıyla İstanbul’da yapılacak toplantıda İran’ın nükleer programı görüşülecek. Clinton görüşmeleri umut verici bulsa da nükleer programın savaş sebebi olması endişesi yaşanıyor.

Batı, ABD girişimlerinin İsrail’in İran’a saldırmasını engellemeye yetmeyeceği endişesi taşıyor.

İran’ın internet altyapısına yapılan saldırılar, öldürülen İranlı nükleer fizikçilerin arkasında hep İsrail aranıyor.

İsrail’in konvansiyonel anlamda saldırması ufak bir ihtimal gibi görünmekle beraber, İran’a karşı girişimleri işe yaramış olmalı ki İran görüşmelere daha açık...   

***

Geçtiğimiz yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan şeffaflaşma ve bilginin hızlı paylaşılması hareketi önce devletlerin işine yaradı.

Bilginin hızlı transferi devletlerin vatandaşları daha fazla takip etmesi münferit suçları yavaş yavaş ortadan kaldırırken, organize suçları da zorlaştırdı.

Ekonomik krizle, gizli hesaplar ortaya çıkarıldı. E-maillerin ve internetin hiç de güvenli olmadığı zaten bilinen bir gerçek.

Çağımızın vazgeçilmezleri cep telefonları ve kredi kartları bireyleri tek tek ele veriyor. Konuşulanlar, harcamalar, alınan mallar, gidilen yerler az çaba ile hemen ortaya çıkıyor. Yeter ki bulmak isteyen arasın.

Devletlerin milleti kontrol etmek için kullandığı sistem bir anda devletleri aleyhine kullanılmaya başlandı. Wikileaks yavaş yavaş tüm sırları ifşa etmeye başladı.

O yaptı bu yaptı derken, zaten kimin yaptığı da çok önemli değil, sırlar yalanlar ve pislikler gün yüzüne yavaş yavaş çıkıyor.

Saklayacak bir şeyi olmayan yok gibidir ama saklamanın pek bir fazla anlamı da kalmıyor.

Kırılmayacak şifreler kırılıyor, çözülmeyecek kriptolar çözülüyor. Çok güvenilen bilgisayar sistemleri kimi yerde kullanıcıların aleyhine dönüyor.

Dünya şeffaflaşıyor. Devletler vatandaşların daha temiz daha şeffaf daha dürüst olmasını isterken, aynı değerlerin devletlerden de istenebileceğini hesaba katamamışlar.

Bir anlamda vatandaşların vergilerini düzgün vermeleri istenirken, vatandaşın da vergilerin nerelere harcandığını öğrenmek isteyebileceği ve öğrenebileceği gerçeği göz ardı edilmiş.

Bilginin daha hızlı aktığı dünyada şeffaflık sadece bireylerden değil devletlerden ve çok uluslu şirketlerden isteneceğe benziyor.

Bu ister istemez birçok sistemin değişmesine ve hatta çökmesine sebep olacak. Ama yapacak bir şey yok geri döndürülemez süreç başladı bir kere...