Giovanna’nın mektupları

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
23 Aralık 2009 Çarşamba

16’lı yıllarımdaydım. Annemin yurtdışında yaşayan çok yakın bir arkadaşı vardı. Adı Giovanna’ydı. Son derece filozof,  hayatı geldiği gibi alan bir mizacı ve kulağımdan silinmeyen kahkahaları vardı. Çocukla çocuk, yaşlıyla yaşlı olurdu. Dolayısıyla annemle olduğu kadar benimle de arkadaştı. O dönemlerde uluslararası haberleşmede en yaygın iletişim aracı mektuplaşmaktı. Telefon genelde önemli olaylarda kullanılır, kullanılsa bile şimdiki gibi uzun uzadıya sohbet edilmezdi.

Giovanna ile yıllar boyu mektuplaştım. Sayfalar dolusu yazardım. Karşılığında gelenlerin herbiri bir hediye gibiydi. O kadar keyif alırdım ki. Eğitim için bulunduğum şehre gittiğimde bile yazışmayı sürdürdük. Hem hami, hem dost, hem de yol göstericimdi. Günlerden bir gün, sohbet ederken, ‘Yıllardır yazdığın mektupları sakladım. Ama artık onları yok edeceğim. Bunlar ikimizin özeli. Benden sonra başkalarının eline geçmesini istemem’ dedi. O gün içim burkulmuştu; belki kırılmıştım bile. Sezgileri ona kötü sonun başlangıcını  mı hissettirmişti; yoksa olay basit bir dolap temizliği miydi, bunu hiç bir zaman bilemeyeceğim. Ve ne yazık ki, Giovanna bütün doğal beslenmelerine, meditasyona, kahkahalarına karşın, henüz çok genç bir yaşta çağımızın hastalığına yakalandı; kansere yenik düştü.

***

 Şalom’daki çalışma masamın üç çekmecesi var. Zaman içinde, nerden geldiğini anımsamadığım, altı tekerlekli üç çekmece daha eklendi. Önceleri onları yedekte tuttum. Sonra yavaş yavaş dolmaya başladılar. Genelde Pesah öncesi bir çekmece temizliği yaparım. Arkalara kaymış neler bulurum neler... Çoğu kez bir parça kağıdı bile atmaya kıyamam. Geçtiğimiz hafta, işlerin daha hafif olduğu bir gün çekmecelere el attım. Ancak bu kez  başka bir gözle. Oniki senelik yayın koordinatörlüğüm sırasında o kadar malzeme biriktirmişim ki! Bir çekmecede içinde resimler bulunan üç büyük sarı zarf vardı. Birini ‘cemaat’, birini ‘Şalom’, diğerini ise ‘bireysel’ diye ayırmışım. Tek tek baktım. Çok azını yok edebildim. Seneler sığmış zarflara, kolay mı?

Baktım böyle başa çıkamayacağım. Arşive kaldırılabilecekleri bir çekmecede topladım. Geriye kaldı dört çekmece. O anda aklıma Giovanna geldi. Ne evimde, ne de iş yerinde vadesi dolmuş bir sürü kırtasiyeden vazgeçemiyorum. Evde hala liseden kalma edebiyat defterlerimi sakladığım düşünülürse, dolaplarda yer kalmadığına şaşırmamak lazım. Böylelikle uzun zamandır beynimin bir köşesinde olan, eşyalara fazla bağlanmamam gerekliliğini hayata geçirdim. Artık gerçekten işlevi kalmamış olanları ayıkladım. Kalanlara yer açtım. Resimlerin yanısıra bir çekmece daha var, ona henüz dokunmadım. O kadar da radikal davranmak istemedim. Bir an için düşündüm de saklamak için sınırsız yeriniz olsa bile, atmak mı doğru, saklamak mı doğru?