Yeni bir barış planı mı geliyor?

Haymi BEHAR Köşe Yazısı
9 Eylül 2009 Çarşamba

Beyaz Saray bu ay sonunda New York’ta yapılacak Birleşmiş Milletler açılış toplantılarında İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu ile Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas’ı buluşturmayı hedefliyor.

İsrail ile Filistin hükümetleri arasındaki resmi barış görüşmeleri Mart seçimlerinden sonra Netanyahu’nun hükümet kurmasıyla kesilmişti.

Mahmud Abbas, Olmert hükümetinin Kudüs’ün paylaşılmasını da kapsayan teklifine net bir yanıt vermemiş, kalıcı bir barış antlaşması fırsatı kaçırılmıştı.

Netanyahu ise göreve geldikten sonra öncelikle iki devletli çözümü telaffuz etmeyi kabul etmemiş, ABD yönetiminin yoğun baskısı sonuç vermiş, iki üç aylık bir nazlandıktan sonra belirli koşullar çerçevesinde iki devletli çözümü kabul edeceğini açıklamıştı.

Netanyahu’nun başında olduğu İsrail hükümeti birçok kontrol noktasını kaldırarak Filistin şehirleri arasındaki ulaşımın hızlanmasına izin vermiş, böylece ekonomik gelişmenin önündeki engelleri azaltmış, Salam Fayyad hükümetinin kalkınma projelerine destek vermişti. Bunun sonucunda Dünya Bankası rakamlarına göre Batı Şeria’nın ekonomisi 2009 yılında %7 büyüdü.

Filistin Başbakanı Salam Fayyad uluslararası saygınlığı yüksek bir ekonomist. El-Fetih üyelerinin aksine Fayyad, Filistin halkının güvendiği yolsuzluklara bulaşmamış bir isim. Bu nedenle halkın güvenine sahip.

Küresel ölçekte karşılaştırma yapıldığında Filistinliler dünyanın en çok yardım alan halkı. Sadece batı ülkelerinden yılda bir milyar dolara yakın yardım geliyor. Onlarca yıldır bu yardımlar Filistinli siyasetçilerin ceplerini doldurmaya yaradı. Filistin davasının ikonu Arafat’ın gizli banka hesapları ve eşine bıraktığı yüklü miras yolsuzluğun boyutlarını ortaya çıkardı.

Fayyad, Filistinlileri İsrail ile savaşın mağlubu, topraklarından edilmiş kurban psikolojisinden kurtararak devlet kurulması için kurumların oluşturulması ve geliştirilmesine yoğunlaştırdı. Nitekim 22 ülkelik tüm Arap dünyasında demokratik seçimlerin yapıldığı, kadınların eve hapsedilmediği nadir yerlerden biri Filistin.  

İsrail ve Filistin arasında altı aydır kesilmiş olan doğrudan temaslar geçen hafta iki taraftan bakanların görüşmesiyle tekrar başladı.

Obama yönetimi, selefinin aksine Batı Şeria’daki yerleşimleri barış sürecine engel olan temel bir konu haline getirerek İsrail’in yerleşim inşaatlarını durdurması için ciddi baskılarda bulunuyor. Obama bu adımının karşılığında Arap ülkelerinden İsrail’i tanımaya yönelik adımlar bekliyor.

Bu çağrılara Fas, Tunus ve Körfez ülkelerinin olumlu yanıt verdiği Beyaz Saray kaynakları tarafından açıklandı.

Bu hafta yayınlanan bir kamuoyu yoklaması Arap sokağında da barış görüşmelerinin başlamasına halk desteği olduğunu gösteriyor.  Aslına bakarsanız Arap kamuoyunun üçte ikisi geriye doğru düşündüklerinde 2000 yılında Yaser Arafat’ın Clinton barış planını reddetmekle tarihi bir fırsat kaçırdığını düşünüyor. Abba Eban’ın dediği gibi “Filistinliler fırsat kaçırmakta hiç fırsat kaçırmıyorlar.”

İsrail ile Filistin arasında nihai barış antlaşmasının gerçekleşmesi kolay değil.

Kudüs’ü ikiye bölmek sokak sokak, cadde cadde bir şehrin bölünmesi demek. Clinton planı bunu öngörüyordu ancak Arafat’ın planı reddetmesinin ardından 2. İntifada başladı. Binlerce insan terör ve çatışmalarda öldü. İsrail yerleşimleri genişledi ve taraflar arasındaki güven tamamen yok oldu.

Fayyad hükümeti Filistin halkının geleceğe yeniden umutla bakmasını sağlıyor. Taraflar arasında bu ay sonunda görüşmeler yeniden başlayacak gibi gözüküyor. Obama yönetimi diğer ABD hükümetlerinin aksine Ortadoğu Barış Sürecine görevinin hemen başında önem verdi. Tecrübeli diplomatlarını taraflar arasında mekik diplomasisi yürütmek için görevlendirdi. Obama’nın himayesinde görüşmelerin başlaması 2000 yılda kesilen uzun ince yola yeniden girilmesi demek. Yolun sonunda anlaşma sağlansa dahi Filistin’in iç bölünmesi bitmedikçe barış antlaşmasının uygulanması mümkün olamaz. Barış için Filistin’in birliğini yeniden sağlaması şart.