Kendi camlarımızı temizlemeden...

Avram VENTURA Köşe Yazısı
17 Mart 2010 Çarşamba

On üç, on beş yaşlarında olmalıydım. O yaz sıcağında, babamın işyerinin kapısında oturuyor, gelen geçeni izliyordum. Bu arada kahveci çırağının, elindeki çayı bırakırken o gün giydiği oldukça kalın kışlık pantolonu dikkatimi çekti. O gittikten sonra karşı dükkânın önünde oturan yaşlı komşumuza, hani söz olsun, bu sıcakta da böyle giyinilir mi, diye konuya girmeye çalıştım. Adam bir süre yüzüme baktı, sonra da başını bilgece sallayarak, sanki kendi kendine sordu:

-Acaba bu çocuğun giyecek bir başka pantolonu var mıdır?

Utanmıştım. Hiç sesimi çıkaramadan, başımı önüme eğdim, sustum.

Aslında o gün önemli bir ders almıştım: Bir başkası için yorumda bulunmadan, onu eleştirmeden, kendimizi onun yerine koymalıyız!

Bir Kızılderili atasözünü anımsadım:

“Bir insanın ayakkabısını giyip yarım mil yürümeden onu yargılamayın!”

Rahibe Teresa da, insanları yargılarsak, onları sevmeye zaman kalmayacağını söyler.

Düşünürlerin, yazarların söyledikleri bir yana...

Yanılıyor olabilirim; ama yaşımız, sosyal konumumuz, eğitimimiz ne olursa olsun, insanlara eleştirel gözle bakmaktan hiç geri kalmıyoruz. Onların giyimleri, davranışları, düşünsel yaklaşımları, yorum ve dedikodularımız için, bize her zaman malzeme sağlamaktadır. Peki, bu insanları eleştirdiğimiz konularda, bizim ne kadar kusursuz ve yetkin olduğumuzu hiç düşündük mü? Sanmıyorum! Önemli olan karşımızdakilerin hatalarını bulmak, onları çekiştirmek! Ötesi bahane...

Her ne denli kimimiz içimizdeki bu dürtüyü eğitimimizle bastırmaya çalışsak, eleştirilerimizde suskun kalsak da, kuşkusuz görmezden gelemiyoruz. Başkalarının eksi puanları, bize artı birer puan yazılacakmış gibi... Çekiştirmekten keyif alanlara da, söylenecek bir sözümüz yok!

Genç bir çift, yeni bir mahalledeki evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına, “Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor.” demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylemeden kahvaltısını sürdürmüş. Komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah kadın aynı yorumu yapmayı sürdürmüş.

Bir ay kadar sonra, bir sabah komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış. “Bak” demiş kocasına “çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, ona kim öğretti?”

“Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizin camlarını sildim” diye yanıtlamış kocası.

Başkaları için bir yorumda bulunurken, onlara nereden ve nasıl baktığımız çok önemli! Kendi camlarımızı temizlemeden, komşuların çamaşırlarındaki pisliği çekiştirmek bizi yalnız güç değil, gülünç durumlara da düşürebilir.