Büyükada’da nanoteknoloji

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
16 Temmuz 2008 Çarşamba

Fi tarihte ilkokullarda öğretmenlere ‘sipariş’ şiirler yazdırılırdı. Aynı paralelde değilse de, yolda rastladığım ve ayak üstü sohbet ettiğim bazı okurlar: “Lütfen ‘ada’ yazılarınıza devam edin, içimiz açılsın” deyince, ‘neden olmasın’, diye düşündüm. Gerçi içimiz nasıl açılacak, bilemem. Zira sabahları Maden’den İskele’ye doğru giderken, birbiri ardına sayısız belirsiz kamyonların tozu dumanı kaldırması acıklı bir hal aldı. Eskiden motorlu taşıt duyan atlar şaha kalkarken, şimdilerde arabacılar kamyon, minibüs, midibüs vs.’ye geçmeleri için yer veriyor. Bisiklete binenler yeterince cesur iseler, sağlı sollu kavisler çizip öne geçmeyi başarıyorlar. Zavallı yayalar da, bir yandan çöp bidonundan dışarı fırlayan kediden irkilirken, diğer eliyle toz bulutundan korunmak için avucuyla ağzını burnunu kapatmaya çalışıyor.

Bu işin üzücü yönü... Zira her zaman için Adalar’ın en özgün yanı; itfaiye, ambülans ve polis arabası gibi acil durumlar için gerekli araçlar haricinde taşıt bulunmayışı idi. Konu ile ilgili gerekli makamlara ulaştırılan dilekçeler her nedense yanıtsız kalıyor.

* * *

Splendid Oteli’ne komşu gelen yeni mekan dolup taşıyor. Demek ki, adada böyle bir yere gereksinim varmış. Ayrıca rekabet her zaman iyidir. Böylelikle çevrede ‘çay, kahve’ servisi yapan diğer yerler de kendine çeki düzen verir. Çeşitli kahve tatlarının sunulduğu mekan her nedense “Uğultulu Tepeler / Emily Bronte” gibi uğultulu müzik yapmakta ısrar ediyor. Herhalde kapıda kuyruk oluşturanların içeri girmesi, oturanların da bir an önce kalkması için bir taktik olsa gerek!

Ancak, aynı mekanın, sanırım mal taşımak için olsa gerek, üzeri kahve çekirdekleri kaplı kocaman arabası, aynı uğultulu müzik yayını ile, sabahın 7.30’unda Maden istikametinden son hız tozu dumana katarak gidiyor.

Ne olacak bu taşıtlarla Ada’nın hali?

* * *

Diğer trajikomik bir unsur da, giderek çoğalan akülü araçlar ve ‘vınlayan’ vespalar...

Birkaç gün önce evimden çıkıp, rampayı geçtikten sonra soluklanmak için durdum. Bir baktım gazete / ekmek servisi yapan bakkal çırağının altında akülü bir Vespa. Arkasına yemyeşil plastik koca bir sepeti çamaşır ipiyle bağlamış. Doğrusu bu kadar yaratıcılık her yere nasip değil.

Gülerim ağlanacak halimize.

Ses çıkarın ses... Yoksa sesi gür çıkan Aya Yorgi’ye jeep veya minibüsle çıkarken; siz de diliniz dışarda çıkarsınız...

Taşıtlardan şikayet ederken, ne ikilem ama...