Beşalah

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
4 Şubat 2009 Çarşamba

Şemot kitabında yer alan ve tarihimizin en önemli olaylarından birinin işlendiği bu haftaki peraşa atalarımızın Kızıldeniz’deki yaşadıklarını işler. Bu hafta okunan bir başka konu Man gıdasının yağmaya başlaması ile, Amalek saldırısıdır.

Atalarımız Kızıldeniz kıyısına geldiklerinde çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalırlar. Arkalarında Mısır Ordusu, önlerinde denizin azgın suları onları beklemektedir. Bu noktada atalarımız önemli bir sınavla karşı karşıyadırlar. Bir kısmı esaretten henüz kurtulmuş olmanın psikolojik durumu ile Moşe Rabenu’ya haykırırlar ve Tanrı’ya isyan ederler. Bir kısmı ise güçlü inançları sayesinde Tanrı’ya olan güvenlerini kaybetmezler ve denizin içine dalarlar. Bu konudaki ilk atak Yehuda kabilesi lideri Nahşon ben Aminadav’dan gelir. Nahşon bu kahramanca davranışı ile krallığın her zaman Yehuda’nın hakkı olduğunu kanıtlar. Onu Binyamin kabilesinin lideri takip eder. Tanrı bunun üzerine Bet Amikdaş’ın Binyamin kabilesinin topraklarında kurulmasına karar verir. Atalarımız karşıya geçtikten ve Mısır ordusundan kurtulduktan sonra her gün okuduğumuz Şirat Ha Yam ile Tanrı’ya şükrederler.

Keriat Yam Suf yani Kızıldeniz’in yırtılma olayının bu kadar önemli olmasının belirli nedenleri vardır. Atalarımız karşı kıyıya geçerlerken deniz onları bir duvar gibi kuşatır. Denizin içini, balıkları ve tüm olayların devam ettiğini atalarımız gözleri ile görürler. Tora bizi bu konuda şu cümle ile aydınlatır:

“Ve hamayim laem homa miminam umisemolam.”

Sular onların sağında ve solunda bir duvardı.

Tora bize denizin ayrıldığını değil YIRTILDI/INI söyler. Eğer bir ayrılma olayı olsaydı bu basit bir gel-git olayı olarak değerlendirilebilirdi. Halbuki deniz ortasından yırtılmış (Midraş 12 yola yırtıldığını yazar) ve atalarımız bunu görmüşlerdir. Midraş denizin yırtılma olayının büyüklüğünü şu cümle ile açıklar: “Bir hizmetçinin Kızıldeniz’de gördükleri yanında peygamber Yahazkel ben Buzi’nin gördükleri pek önemli değildir.” Yehezkel peygamberlik ona geldiğinde göklerin açıldığını Tanrı’nın vizyonlarını gördüğünü birinci bölümde yazar. Bu olay atalarımızın Tanrı’ya olan inançlarını kuvvetlendirir. Aynı zamanda Moşe Rabenu’nun büyüklüğünü de anlamaya başlarlar.

“Vayaminu B’Ad... uv Moşe Avdo”.

Tanrı’ya ve O’nun elçisi Moşe’ye inandılar. Hemen arkasından da “Az yaşir Moşe” cümlesi ile başlayan Şirat Ha Yam gelir.