Dört hikaye

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
14 Ocak 2009 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta Sevgili Ester Yannier sağ olsun çok güzel bir yazı gönderdi. Biz de okuyup tüylerimiz diken diken olduktan sonra derhal ana yazıya koymaya karar verdik. Bu hafta herkesin bildiği bir görüntünün, Olimpiyatlarda havaya kalkan siyah yumrukların hikayesini okuyacağız.

Sporu insanlara insan olduklarını hatırlattığı için çok seviyorum. Çünkü spor hayatın, insanın, duyguların, sanki tiyatro sahnesindeymiş gibi çeşitli kurallarla sınırlı bir alanda birebir sergilenmesidir. Bu tiyatroda her şey mevcuttur;  Aşk, sadakat, kin, hırs, sevgi, haset, inat gibi…

Konumuz siyah eldivenden açılmışken, bu hafta benzer enteresan ve tabi ki pek bilmediğimiz spor olaylarına biraz değinelim istedim.

• 1912 yılında gerçekleşen Stockholm Olimpiyatları’nda 100 m. finalinde çok ilginç bir olay yaşandı. 100 metrede finale kalan ABD’li siyah atlet Howard Drew, yarışmanın kesin favorisi olarak gösteriliyordu. Yarışma saati geldiği zaman, Drew’u arayan Olimpiyat sorumluları kendisini bulamadı. Drew sanki yer yarılmış da içine girmişti. Finale Drew’un dışındaki yarışmacılar katıldı ve yine bir ABD’li atlet Ralph Craig birinci geldi. Craig bir beyazdı. Daha sonra anlaşılana göre ABD atletizm takımı antrenörü yarışı kendi atletlerinden birinin kazanacağından emin olduğu için, siyah bir atlet yerine, bir beyazın kazanmasını istemiş ve bu yüzden Howard Drew’u yarışma öncesinde dolap odasına kilitlemişti.

 • 1951 yılının son maçları..; Beşiktaş ve Galatasaray şampiyonluk için son kozlarını oynuyorlar.Beşiktaş , Fenerbahçe ile berabere kalır yada galip gelirse şampiyon olacak. Galatasaray ise Beşiktaş'ın mağlubiyetini yani Fenerbahçe’nin galibiyetini bekliyor. Maç günü gelip çatıyor. Fenerbahçe, iki lisanssız oyuncuyu sahaya sürüyor. Durumu fark eden hakem, olayı Fenerbahçeli yöneticilere söylüyor ancak Fenerbahçe idaresi maçı oynamak istiyor. Maç sonunda Fenerbahçe hükmen mağlup oluyor. Beşiktaş sezonun şampiyonu oluyor. Kural olarak, maçın oynanmaması gerekiyor ama stada futbol izlemek için gelen 21 bin futbolsever galeyana gelmesin diye hakem maçı oynatıyor. Lefter’in bir de penaltı kaçırdığı maçı Beşiktaş 3-1 kazanıyor..

• Liverpool, şampiyonluk yarışında Arsenal ile karşılaşır. Liverpool’un efsane futbolcusu Robbie Fowler heyecanlıdır. 18 yaşında Greame Souness’ın güvenini kazanmış ve kariyerinin daha üçüncü maçında İngiliz devi Arsenal’e dört dakika içinde peş peşe üç gol atarak ada tarihinin en hızlı hat-trickini yapmıştır. Seneler sonra bu önemli şampiyonluk maçında yine rakibi, kendisi için özel bir yere sahip olan Arsenal’dir. Bir pozisyonda Fowler, Arsenal kalecisi David Seaman ile karşı karşıya kalır. Herkes golü bekler efsaneden. Fowler’ın ayakları birbirine takılır ve ceza sahası içinde düşer. Hakem tereddütsüz penaltıyı gösterir. Sanki aleyhine karar verilmiş gibi hakeme isyan eder kızar. Pozisyonun penaltı olmadığını, kendisinin düştüğünü belirtir. Hakem kararı değiştiremeyeceğini kararın uygulanacağını söyler. Topun başına Robbie Fowler geçer ve topu kalecinin üstüne atar. Belki de hiç kimsenin yapamayacağı hareketi o yapar çünkü ona göre “şampiyonluk” onur ve dürüstlük kadar önemli değildir. O gündür,  bugündür Fowler, tüm İngiltere’de “aziz” lakabıyla çağrılır.

• Orta Amerika'da yer alan, iki fakir ülke halkı arasında yüz yılı aşkın bir süredir gerginlik söz konusudur. El Salvadorlulara göre ülkelerindeki işsizlik ve açlığın sebebi, Honduraslılardır. Honduraslılara göre ise El Salvadorlular ekmeklerine göz dikmişlerdir. Tegicugalpa'da halkın dilinden düşüremediği bir söz vardır:"Ey Honduraslı! Eline bir odun parçası al ve bulduğun El Salvadorluyu öldür!" Salvador’da da durum farklı değildir. Bu ülkelerde, birbirinin ardından iktidara gelen diktatörler de, aradaki düşmanlığı yaşatmak için ellerinden geleni yaparlar.

 1970 (Mexico 70) Dünya Kupası elemelerinde Honduras ile El Salvador aynı gruba düşerler. İlk maç Honduras’ın başkenti Tegucigalpa'dadır. Maçtan bir gece önce El Salvador takımı, otellerinde Honduraslı taraftarlarca uykusuz bırakılarak psikolojik olarak çökertilmiş ve maçı son dakika golüyle 1-0 kaybetmiştir. Maçı televizyondan izleyen El Salvadorlu bir genç sinir krizi geçirir ve intihar eder. El Salvador’da ordunun da eşliğinde ulusal bir cenaze töreni yapılmıştır. Rövanş maçında uykusuz kalma, yıpranma sırası Honduras takımındadır. Maç günü Honduras futbol takımı San Salvador stadına zırhlı araçlarla götürülürler. El Salvadorlu seyirciler ölen gencin portrelerini taşırlar. Maçı 3-1 El Salvador takımı kazanır. Honduraslı futbolcular maçı kaybettikleri ve sağ kaldıkları için sevinirler. Ancak maç sonunda çıkan olaylarda iki Honduras taraftarı ölür. Yüzlercesi hastanelik olur. Araçları yakılır, birkaç saat içinde de ülke sınırları birbirine kapatılır.

 Ertesi hafta iki ülke karşılıklı olarak, diplomatik ilişkilerini askıya alırlar. Honduras, kırsal kesiminde çalışan 100 bin El Salvadorluyu maçta çıkan olaylar sebebiyle topraklarından çıkarır, bunun üzerine Salvador tankları Honduras sınırını geçer. Bir hafta süren savaşta, dört bin kişi ölür.