Mikets

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
24 Aralık 2008 Çarşamba

“Veşam itanu naar İvri eved lesar atabahim”

Orada bizimle Sar atabahim’in (büyük bir ihtimalle kasaphane) kölesi olan İbrani bir genç vardı.

Yosef’in hapisteki yaşamı oniki yılı bulmuştur. Artık Tanrı onun hapisten çıkmasının ve babası Yaakov’u Mısır’a getirecek olaylar zincirinin başlamasının zamanının geldiğini görmüştür. Bunun için de Roş Aşana gecesi Paro o rüyaları görür, sabah olduğunda hiçbir açıklama onu tatmin etmez ve sonunda şarapçı yukarıdaki sözlerle Yosef’in varlığından Paro’yu haberdar eder. İlk bakıldığında son derece masum görünen bu sözlerde aslında bir kin, küçük görme ve kendi hatasını saklama vardır. Şarapçı suçluluğunu örtebilmek için yukarıda kin ve aşağılama dolu sözleri sarf etmiştir. Evet bizim rüyalarımızı doğru olarak yorumladı ama o bir köle, o bir İbrani ve genç yani daha çocuk. Onun ipiyle kuyuya inmeseniz daha iyi olur mesajı algılanmaktadır.

Halbuki Paro Yosef ile karşılaşınca durum çok daha farklı bir boyut kazanır. Karşısında neredeyse otuz yaşında genç bir adam durmaktadır. Hiç de köle gibi davranmamakta hatta ruah akodeş ile rüyaların değiştirilmiş kısımlarını bile doğru bilmektedir. Alçakgönüllü ama kararlıdır. Sözlerinin arkasındadır. Paro ne olursa olsun bu genç adama sonuna kadar güveneceğini anlamıştır. Sadece bir konuda Yosef’i uyarmak ihtiyacını hisseder. “Ani Paro” Firavun benim. Onun dışında kimsenin kendisine karşı gelemeyeceğini defalarca vurgular ve onu Mısır ülkesinin yönetiminin başına getirir.

Yosef de kendisinden bekleneni verir. Eğitimi, Tanrı korkusu ve bir tsadik olma yolunda attığı adımlar Tanrı’nın onunla birlikte olması her attığı adımda onu başarıdan başarıya taşır. Sonunda Yosef gerçek anlamda kendisini kanıtlamıştır. Çocuklarına verdiği isimlerle de kendi öz kültürüne sahip çıktığını ve asimile olmadığını gösterebilmiştir. Yıllar sonra babasının ölüm döşeğinde oğullarının giyim tarzlarını ve davranışlarını göstererek kendisine büyük bir endişe ile sorduğu “mi elle” bunlar kim sorusuna büyük bir güvenle “banay em” onlar benim oğullarım cevabını verebilmiştir. Yani onların giyim tarzları veya görünen davranışları ne olursa olsun Avraham ile başlayan, Yitshak ile Yaakov’a taşınan ve Yosef’e iletilen öğretinin devamının onlarla kesilmeyeceğinin hatta devam edeceğinin sinyallerini vermiştir. Asimilasyon her zaman söylediğimiz gibi bir sonuçtur. Bunun olabilmesi için de belirli bir süreye ihtiyaç vardır. Karşınızdaki asimile edebilmek için iki seçenek vardır. zorla asimilasyon ki bunun örneğini Hanuka olayında görmekteyiz. Sonuçta kendi kültürüne bağlı olan bir grup insan isyan eder ve bütün toplumu bundan kurtarır. İkincisi ise yavaş yavaş ve sevdirerek bu süreç işler ki en tehlikeli yöntem budur. Bu günkü asimilasyonun da ne yazık ki kullandığı yöntem budur. Yosef çocuklarının kültürel olarak özümleme yaşamasına verdiği eğitim ile engel olmuştur. Bizim mücadelemizin de silahı her zaman temel ve sürekli bir eğitim olmalıdır.