Benedictus`tan ‘tesuva`

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Hazır XVI. Benedictus ortalığı karıştırmışken, ben de Yahudi –Hıristiyan ilişkilerine el atarak ‘teşuva’ yapmak istiyorum. (Teşuva için: bkz. DYD Dergisi sayı d, sh.8) Yıllar önce, oğlumu, çevremdeki birçok arkadaş gibi evimize yakın olan, sahibi Avusturya kökenli Tante Ingrid’in yuvasına yollamıştım. Yabancı erkan çocuklarının da gittiği bu şirin okulda bizimkiler globalizasyonu çok önceden öğrendiler. Japon ikizler Motsuko ile Tasuko oğlumun ‘kanka’ları oldular. Çocukların lisanları erken yaşta öğrenme yetenekleri doğru ise, biz ebevyenler, okulda öğrenilen ve evde tekrar edilen şarkıların Japonca mı, yoksa İngilizce mi olduğunu pek anlayamadık. Ama önemli değildi, tabii. Mühim olan çocuğun severek okula gitmesi ve sosyalleşmesiydi. Seneler sonra düşündüğümde, bu sosyalleşmeyi en çok servis şöförüne borçlu olduğumuzu farkettim. O kadar sabırlı ve sevecen bir insandı ki... Küçük çocukların her zaman göründükleri kadar şirin olmadıkları aşikardır. Biri ağlamaya başladığında, diğerleri de papağan gibi aynı sesi çıkarır. Nadir Bey, olası bir krizi önlemek için, arabada ilk yardım çantası gibi hazır bulundurduğu şekerleri tek tek dağıtırdı. Yaşıyorsa kulakları çınlasın.
***
Dönelim konumuza...
Aylardan Aralık geldiğinde, Tante Ingrid yuvada birçok yabancı öğrenci olduğunu göz önünde tutarak, etrafı neşeli bir Noel havasına soktu. Noel şarkıları, Noel ağacı ve etrafına konan hediyeler, resim kağıdına –sözde- kar taneleri olması gereken zamkla yapıştırılmış pamuk parçaları ve orantısız bir ağaç... Hepsi iyiydi de efsanenin son bölümü işleri karıştırdı.
Noel arifesinde, evin üç yaşındaki delikanlısı, o gece Noel Baba’nın hediye getireceğini ve ayakkabısını pencerenin önüne koyması gerektiğini söyledi. Düşündük, taşındık ve tahmininiz üzere başa çıkamadık. Bir yandan ben de, yıllar boyu okulda müzik dersinde bir Noel şarkısı olan ‘Jingle Bells’i söylemiş ama sonuçta asimile olmamıştım. Gece yatarken pencereyi açtım. Bizimki bütün ayakkabılarını sıra ile dizmiş! Aklı sıra herbirine bir hediye gelecek. Hepsini içeri aldım. Bir tanesine hediye koydum ve gerisini seneye kadar düşünürüz, diye karar verdik.
***
Çocuklarım, doğdukları günden beri apartmandaki yan daireyi de evleri gibi bildiler. Bitişik kapı değilse de, bitişik duvar hayli aşındı.
Noel Baba’nın evimizi ziyaret ettiği gün de, adet üzere oğlumla yan kapının zilini çaldık. Sohbet muhabbet derken ayakkabı konusu açıldı. Benim için komşudan da öte olan dostum, ağabeyim Jak Telvi, çocuğun alışık olduğu her zamanki sevecenliğini bırakıp, sesini bir ton yükseltti ve: “Bizde ağaç filan olmaz. Hediye Hanuka’da” dedi. Üç yaşındaki oğlum neye uğradığını şaşırdı. Telviler’den çıktığımızda soru da sormadı; bir daha ağaç lafı da edilmedi. Hanuka’yı o sene bir başka coşkuyla kutladık.
***
Yılınız nar taneleri kadar bereketli, renkli ve sıhhatli olsun.
Şana Tova.