Yaşamak için bağişlamak

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Gazetedeki Eva Mozes Kor ile ilgili yazıyı birkaç kez okudum. Aslında okumuyor, daha çok beynimi bir burgu gibi kemiren bu konu üstünde düşünüyordum. Özellikle Toplama Kampından kurtulan Kor’un şu sözleri kulaklarımda yankılanıyor:
"Ben Nazi Jozeph Mengele’yi çoktan bağışladım!"
Bırakın bir Yahudi’nin, bu Nazi doktorun Auschwitz Toplama Kampı’nda yaptığı korkunç deneyleri okuyan sıradan bir insan için bile bu adamın adını duymak, tüylerini ürpertmek için yeterlidir. Nitekim aynı yazıda Eva Kor ve ikizi üstünde Mengele’nin yaptığı kimi deneyleri okuduğumda dilim tutulmuş, sözcüklerim tükenmişti sanki. Bu iki kardeş üstünde neler yapmamış: Rengini beğenmeyince, gözlerine mavi boya mı şırınga etmemiş; bedenlerindeki tüm kanı boşaltıp, ölüm sınırına geldiklerinde geri mi vermemiş; bir gece boyunca çırılçıplak buz kalıpları üstünde mi yatırmamış, tırnaklarını söküp, kemiklerini kırdıktan sonra yeniden kaynatmak için mi uğraşmamış... ve Eva, her nasılsa tüm bu ölümcül deneylerden kurtulmuş. Aradan geçen bu kadar yıl sonra da, Mengele’yi bağışladığını söyleyebiliyor!
"Ben Mengele’yi, bir katili bağışladım, diyor. Bunu yapmasaydım, bu kinle, bu duyguyla yaşayamazdım. Yaşamak için bağışladım. Onu tarih yargılasın!"
İnsan düşünmeden edemiyor:
Bu denli korkunç işkencelerden geçmiş bir insan, bunları yapanı bağışlayabiliyorsa, çok daha önemsiz konularda, bir ömür boyu nefretini sürdürenlere ne demeli?
Aslında tüm inanç ve gelenekler, insanlara, doğalarına ters de olsa bağışlayıcı olmalarını öneriyor; ancak buna uyabilenlerin sayısı o kadar sınırlı ki... Her nedense en küçük bir hatayı olsun büyütmek, bu tepki ya da düşmanlığımızı sürdürmek için elimizden gelen çabayı harcıyoruz. Kimi zaman bireyler arasında oluşmaya başlayan bu olumsuz duygular, giderek aileleri ve toplumları kemiren birer hastalığa dönüşebiliyor.
Psikologlar, bağışlamanın insan sağlığı üstüne etkilerini sürekli araştırıyorlar. Yalnızca geçen yıl, bu konuda 1200 makale yayımlanmış. Bunlardan çıkan sonuç şu: Öfkeyi içinde taşımamak ve bağışlayıcı olmak, sağlığı olumlu yönde etkiliyor! Yine Newsweek’te yayımlanan bir haberde, affedici insanlarla, bağışlamayan ve öfkeyi içinde taşıyan insanlar karşılaştırılmış ve bağışlamanın insanı daha huzurlu kıldığı, sağlığını olumlu yönde etkilediği ortaya çıkmış. Tersine bir hareketin, yani affetmemenin yalnızca ruhsal sağlığımıza değil, fiziksel yapımıza da zarar verdiği belirlenmiş.
Harvard Üniversitesi’nden psikiyatrist Dr. Edward M. Hallowell, bağışlamanın emek gerektiren bir uğraş olduğunu söyler. "Çünkü der, insanlar doğal olarak intikam alma eğilimindedir. Bu nedenle bağışlamayı kendi başınıza beceremiyorsanız arkadaşlarınızdan, psikiyatristinizden yardım isteyebilirsiniz. Eğer yaşamınız boyunca intikam peşinde koşarsanız, iki mezar kazmanız gerekir."
Eğitimcilerin, doktorların söyleyecekleri bir yana... Sanırım bu konudaki en güzel sözü Eva Mozes Kor söyledi:
Yaşamak için bağışladım!