Yüreğimizin kapisi

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Son günlerde, birçok yayında yer alan güzel bir öykü var. Belki okumuş, onun üstünde oturup düşünmüşsünüzdür; daha önce duymamış olanlara, bu öyküyü aktaralım:
19. yüzyılın ünlü İngiliz ressamlarından William Holman Hunt’un, bir bahçeyi anlatan tablosu Londra Kraliyet Akademisi’nde sergileniyormuş. Hunt’un, Evrenin Işığı adını verdiği bu tabloda, gece elinde bir fenerle bahçede duran, bilge görünüşlü bir adam varmış. Adam öteki eliyle bir kapıyı vuruyor ve içeriden sanki bir yanıt bekliyormuşçasına duruyormuş. Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni Hunt’a sormuş:
-Güzel bir tablo doğrusu, ama anlamını bir türlü kavrayamadım. Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona kapı kolu çizmeyi unutmuşsunuz da...
Hunt gülümseyerek,
-Adam sıradan bir kapıya vurmuyor ki, demiş. Bu kapı, bir yüreği simgeliyor; ancak içeriden açılabildiği için, dışında bir kol gerekmiyor.
Ressamın yanıtı, ister istemez şu soruyu düşündürdü:
-Bir kapı olarak simgelenen yüreğimizi, kimlere ve ne zaman açıyoruz?
Bir sözcük; bilinç dışı döküldü dudaklarımdan:
-Sevgiye!..
Sanırım bu kavram, yüreğimizin kapısını açan anahtar sözcük olabilir.
Ömrümüz boyunca o kadar çok insanla tanışıyor, sayısız nedenlerle birlikte oluyoruz ki... Kimi ilişkiler kısa bir görüşmeyle noktalanırken, kimi de gözlerimizi yumuncaya değin sürüyor. O her zaman ilgi duyduğumuz, sıcaklıklarını içimizde duyumsadığımız insanlar, yakınımızda ya da bizden çok uzaklarda bulunsalar da, sevgilerini her zaman yüreklerimizde taşıyoruz.
Sevgiye her zaman kapımız açık oluyor. Bu sevgiyi ister aşk, ister kara sevda, ister dostluk, isterse tüm varlıklara duyulan bir hayranlık olarak nitelendirelim, sonuçta bizim, bu duyguya olan yaklaşımımız önemli olmaktadır.
Biraz da dizelerin sıcaklığına sığınsak...
Tarık Günersal’ın diliyle, Mevlâna şöyle diyor:
     "Halife demiş ki Leyla’ya
  ‘Sen misin Mecnun’u perişan eden?
   Daha güzel değilsin başka güzellerden!’
     Leyla demiş ki hemen:
 ‘Ama Mecnun değilsin sen."
Halife de olsa, aynı tutku onu tutuşturmadığı sürece, ne kadar görebilir sevdalıların yüreğini?..
Leyla ve Mecnun bir yana, öyküdeki ressam kapının bir yüreği simgelediğini söylerken, aslında ona farklı anlamlar yüklemekte, onun sonsuz çağrışımlarından yararlanmaktadır. Kapı kolu görmeyince hiç açılmayacağını düşünen bir izleyici yerine, yüreğimizin herkese açık olduğunu ve bu yüzden kapıya bir kol gerekmediğini de düşünebiliriz.