Jak Belman`a dün, bugün ve yarin için teşekkürler

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bir haftada haberler nasıl da bayatlıyor. Veya daha doğrusu coşkusunu yitirebiliyor. Geçtiğimiz hafta köşe yazım Yahudi Kültürü Avrupa Günü hakkında idi. O gün için eğlenceliydi. Zira olayın perde arkasını dile getirmiştim. Ancak gelen yazıların yoğunluğu ve sayfaları bütünleyen güzelim fotoğrafları görünce “Ayrıntı”yı biraz da istemeden çekmecemdeki ‘önemli evraklar dosyasına’ geri koydum.
Güzel bir ekip çalışmasıydı. Ne denli amacına ulaştığını bilemeyeceğim. Ama dört dörtlük bir etkinlikti. Final konserde Galata Kulesi’nin arkasından bir gökkuşağı çıkarmak da herkese nasip değil...
Günün eksiklikleri ve sıkıntıları her koordinatöre nasip olduğu gibi bu yıl da İzel Rozental’e kısmet oldu.
Kanımca İstanbul, bu yıl, etkinliği zirvede götürdü. Gelecek etkinliğin artık İzmir’e taşınmasının zamanıdır, diye düşünüyorum. Kaldı ki, İzmir’den gelip yardım eden ‘süper bayanlar’ olaya  sıcak bakıyorlar. Önermesi bizden, takdir ekabirlerden. Bu vesileyle, şimdiye dek Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nün gerçekleşmesinde emeği geçen tüm hanımların (Eti Varon, Gila Erbeş, Anet Pase, Tilda Levi) bundan böyle etkinliklere sadece seyirci olarak katılacaklarını belirtmekte yarar görüyorum.
* * * 
Galata Kulesi Meydanı dikkat çeken bir mekandır. Dolayısıyla orada ne yapılırsa yapılsın, insanlar hemen dolaşmaya başlar. Etkinlik öncesinde kendilerinden destek istediğimiz tüm gençlerimizden ne ses çıktı, ne seda.
Ailede sıkıntı olursa, ne yapılır?
Gene aile içinden biri durumu kurtarmaya çalışır. Aynen öyle oldu. Çözüm gene Rozentaller’den geldi. Babasının timsah gözyaşlarına dayanamayan Cem Rozental, dört arkadaşıyla birlikte 4 Eylül günü kitap satmaktan, broşür dağıtmaya, bozuk para bulmaktan, gelen soruları yanıtlamaya varıncaya kadar, gün boyunca yüzlerinde gülümsemeleri eksik olmadan koşuşturdular.
Teşekkürler Cem Rozental; Galip Onar; Tevfik Umurhan; Fevzi Ünlü ve Gülşah Çanta.
* * * 
Sevgili Jak Belman, yazımın en güzel bölümü sizin için. Gerçi, serginizin resmi açılışında yanınızda bulunmak bir ayrıcalıktı. Ancak gazetenin en yoğun gününün salıları olduğunu bilirsiniz.
Bay Belman, kendimi cemaat işlerinin içinde bulduğumdan beri bu cemaatin en centilmen, en cana yakın ve en iyi tek fotoğrafçısı oldunuz.
Son dakikada Şalom için gereken fotoğrafları yetiştirmek adeta düsturunuzdu. Her seferinde: “Bak bir daha böyle yapma.” Sonra da, “Adımı yazmayı unutma” derdi. Asla: “Fotoğrafları yolladım. Borcunuz şu kadar” dediğini anımsamıyorum. Keşke biraz daha ticari davranabilseydiniz Bay Belman.
* * * 
Yıllardır açılması gereken ama her nedense yapılamayan bu serginin Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında gerçekleşmesi sanki “İlahi Adalet”. “Sessiz Senfoni” artık Avrupa’nın 26 ülkesinde yankılanacak. Sergiyi sadece bir günde yüzlerce kişi gezdi. Bu serginin bana kazandırdığı diğer bir zenginlik ise, kızınız Viki Belman’la tanışmamızdır.
* * * 
Bay Belman, Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri çoktan açıldı. Yerli ve yabancı araştırmacılar nefes almadan çalışıyor. Artık Belman Arşivlerini gün ışığına çıkarma zamanı. Eminim birşeyler planlıyorsunuzdur. Ancak, bu kez biraz daha bencil olun, emeğinizin keyfini çıkarın.
Ne çok kızarsınız resimlerini zamanında almayanlara. İşte son itirafım: Otuz bir yıl önceki düğün resimlerim hala sizde...
Çok ve sağlıklı yaşayın Bay Belman.