Gelecekte et mi, kuru fasulye mi?

Sami AJİ Köşe Yazısı
5 Şubat 2020 Çarşamba

Tam siyasi havaların dayanılmaz çekiciliğine kapılıp, rahat bir şekilde yazılar döşenirken, birden medyada yeniden gıdaların üzerine baraj ateşlerinin başladığını gördüm. Bu sefer de salvolar ‘döner kebaplar’ üzerine yoğunlaşmışlardı.

Bu meseleye değinmesem olmazdı.

Samimi olarak iddia ediyorum, satılan muhtelif etlerin aleyhine konuşanlar ne bir besi çiftliğine ne de bir modern tavuk kümesine girmemiştir. Daha önemlisi, Türkiye’nin medar-ı iftiharı diyebileceğimiz kesimhane ve et işleme ünitelerini ziyaret etmek gibi bir zahmete de katlanmamışlardır.

Diğer taraftan hayvan severler de devreye girerek gerek küçükbaş, gerek büyükbaş, gerekse kümes hayvanlarına eziyet edildiği iddiaları ile ortaya çıkmış ve “hayvan katliamına son verilmesi” sloganıyla her tür kesimin yasaklanmasını istemişlerdir.

Bu da yetmezmiş gibi bazı ülkeler helal veya kaşer kaidelerine göre hayvanların kesimini yasaklamıştır.

Vallahi şaşırdık kaldık.

En son olarak da, çoğunuzun haberdar olduğu gibi çevreciler, özellikle büyükbaş hayvanları, salgıladıkları metan gazlarının küresel ısınmaya yol açan unsurlardan biri olarak ilan etmez mi?

Et yemekten vaz mı geçeceğiz?

İyi ki ilim adamları çıkış yolları bulmak için hemen kollarını sıvadı.

Çarelerden biri çoğumuzun bildiği, soya fasulyesinin yüksek proteinlerinden istifade ile üretilen et benzeri ürünler vejetaryenlerle birlikte paylaşmak idi. Ancak ilgi yeterli olmadığı gibi (vallahi tadı bana hiç hoş gelmiyor) gittikçe artan hayvansal protein talebinin karşısında esamesi bile okunmaz.

Sıra dışı protein kaynaklarına yönelelim mi? (Çekirgeyi tavsiye ederim, yüzde yüz kaşerdir.)

Özellikle Uzakdoğu’da, hayvansal protein ihtiyacını karşılamak uğruna ne gibi canlı türlerinin ve sakatatlarının yendiğini, geçtiğimiz günlerde hepimiz medyada gördük. Tüm dünyaya da ne gibi problemleri doğurabileceğine de şahit olduk.

Peki çare? Hayvanları öldürmeden et üretmek. Yazması ve söylemesi basit ancak yapması zor görünse de moralinizi bozmayın.

Burada bir parantez açmama lütfen müsaade edin. 1931 yılında, o sırada milletvekili olan, efsanevi İngiliz Başbakanı Winston Churchill bakın ne demiş: “Elli yıl sonra, sırf bir göğüs veya bir kanat yemek uğruna, tüm bir tavuğu yetiştirmek saçmalığından kurtulup, sadece bu kısımları başka bir ortamda üreteceğiz.”

Aradan uzun zaman geçti.  

Nihayet, başta ABD üniversiteleri ve et şirketleri olmak üzere bu işe soyundu, önemli fonlar toplamaya başladılar.

Kısaca ifade etmek gerekirse, büyükbaş hayvanın, canını da yakmadan, belli sayıda, kas, yağ, kan, vs. hücreleri alınıyor ve bu hücreler, sanki hâlâ hayvanın içindeymiş gibi besleniyor ve çoğaltılıyor. Belli bir zaman geçtikten sonra hücreler birleşiyor ve et dokuları meydana getiriliyor.

Bundan sonra iş aşçılarımıza kalıyor. Normal et yemeklerini nasıl hazırlıyorlarsa aynı tarzda pişirmeye devam edecekler.

Kaça satılacak?

Üretici firmalar, normal et fiyatlarından daha pahalı olmayacağını iddia ediyorlar. “Piyasada et kalitesine göre belli farklar görüyoruz. Bizim ürünümüz üst kesime hitap edecek.” Yani, biraz pahalı ama o kadar değil.

Bizler için, ilave bir sorunun çözülmesi gerekir… Bu et, beyaz olsun kırmızı olsun, kaşer mi?

İnanmayacaksınız ama bu konuda sıkı tartışmalar devam ediyor. Ravlarımız henüz tam karar vermiş değiller.

Teknik ekonomik ve sosyal içerikli sorunların çözülmesini beklerken biz ne yapacağız?

Yazımın başına dönüyorum… Her şeyden evvel söylentilere kulak asmayın. Gıda sektörünün, üretimden raflara kadar her safhasının gerek belediye gerekse Sağlık Bakanlığı uzmanlarının sürekli ve yoğun denetimi altında olduğundan emin olun. Rahat rahat tüketin.

Yine de tereddüt içindeyseniz o zaman başlıktaki resmi tavsiye etmekten başka çarem kalmıyor. Yemeklerin en lüksü, sofraların kraliçesini, ‘Kuru Fasulye-Pilavı’ afiyetle yiyebilirsiniz. Hem yüksek seviyede protein hem de yeterli miktarda karbonhidrat tüketirsiniz.

Hanımlarımız nasıl pişirileceğini çok iyi bilir. Ancak daha da lezzetlisini tatmak isterseniz size Süleymaniye Cami’nin etrafındaki kuru fasulyecileri tavsiye edebilirim.

Afiyet olsun…  

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün