Ali Koç’un Türk futboluna etkisi -2

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
25 Eylül 2019 Çarşamba

31 Ekim 2018 tarihinde yine bu köşeden ‘Ali Koç’un Türk futboluna etkisi’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazıda kısaca Ali Koç’un Türkiye'deki futbol kulüplerinin ‘kara düzen’* yönetim şekline karşı tek başına savaştığı belirtmiştim. Ayrıca zaten borç batağında olan bütün kulüpleri bu düzenden sadece profesyonel hayatta başarılı olmuş Ali Koç gibi yöneticilerin çıkarabileceğini eklemiştim.

Aradan geçen neredeyse bir yıldan sonra gelinen noktanın maalesef beklenenden çok uzak olduğunu görüyoruz. Yaptığım eleştirilerin tamamını futboldan alınan başarısızlıklardan bağımsız olarak düşünebiliriz. Temel olarak Türkiye’nin en önemli kulüplerinden biri olan Fenerbahçe’nin yönetim şeklini, medya ile iletişimini ve yaratılan genel imajını tartışıyoruz.

Basına verilen açıklamalar üzerinden baktığımız zaman, durumun ne kadar kötüye gittiğini ve bunun yönetimin karar alma mekanizmasını nasıl olumsuz etkilediğini görebiliyoruz. Tribünlerden gelen yoğun baskı üzerine Ersun Yanal’ı teknik direktör olarak göreve getiren Ali Koç sadece bunun üzerinden bile eleştirilebilir. Ayrıca bu sezon başında “Gözümüzü karartmak şöyle; belki de Avrupa'ya gitmektense önümüzdeki yıl şampiyon olacak kadroyu kurmak amacımız olacak” açıklaması, finansal durumun tahmin ettiğinden kötü olduğunun hem de futbolda başarı gelmemesinin onunda sonu olduğunun farkında. Bunların hepsi yönetim biçimi ve dengeleri korumak adına eleştirdiğim fakat tartışılabilecek açıklamalar.

Fakat Ali Koç’a en yakıştıramadığım açıklamalar, Çaykur Rize-Galatasaray maçı üzerinden Federasyonu eleştirmesi oldu. Fenerbahçe’nin durumu ortadayken, söylediklerinde belki de haklı olduğu noktalar varken, bu şekilde bir eleştiri yapmak, hakemleri, federasyonu kesin hükümlerle eleştirmek, Aziz Yıldırım’ın eski günlerini hatırlattı. Maç sonu hakemleri ve federasyonu eleştirmek adeta tribünlere oynamak gibi… Onun yerine farklı platformlarda toplantılar sonrası bu açıklamaları yapması, yaptığı açıklamaları daha inandırıcı olmasını sağlar. Fakat durumun en kötü hali, geçtiğimiz günlerde yaptığı Futbolculuk ve hocalık döneminde onun kadar ceza alan birisi yok. Sicili nasıl bu kadar bozuk olabilir” üzerinden Fatih Terim’le girdiği gereksiz polemik… Bu bozuk futbol düzeninin Ali Koç’u belki de ilk defa içine çektiği açıklamalar olabilir.

Benim Ali Koç’tan daha çok beklediğim, İddia ihalesinden sonra Demirören’in hem İddia’nın hem TFF’nin başında olmasına yaptığı cesur açıklamalar: “İhaleden sonra Yıldırım Bey'in devam etmemesi gerekir. Seçimlere birkaç ay kaldı ama bugünden itibaren devam etmemesi gerekiyor diye düşünüyorum.

O dönem Ali Koç’tan başka kimse bu kadar net bir açıklama yapabilmiş değildi. Ayrıca bu açıklamayı da yayınlayabilecek medya kuruluşu da bir elin parmaklarını geçmez ama o ayrı bir konu. Ali Koç günlük olaylardan çok, daha yapısal ve uzun vadeli konularda fikir belirtmesi mevcut kara düzen* içerisindeki farklılığını ortaya koyacaktır.

Hatta günlük futbol polemiklerine girilecekse bazı durumlarda buna ihtiyaç varsa yönetimden farklı bir kişi sadece bu konularda açıklama yapabilir. Bu bir iletişim stratejisi olarak kullanılabilir. Çünkü en son Fatih Terim polemiğinde, “Avrupa neler konuşuyor biz 19:05’te ceza açıklanmış onu tartışıyoruz” açıklamasından hemen sonra Fatih Terim’in sicilinden bahsetmesi inandırıcılığını kaybetmesini sağlıyor. Kendi içerisinde tutarsızlık sağlamış oluyor. Bu Ali Koç’a yakışmıyor. Kendini ‘kara düzen’e* kaptırıyor.

*Kara Düzen: Burada belirtilen, Türk futbolunda sadece hakemleri, federasyonu ve karşı takımın yöneticilerini eleştirerek günü kurtarmaya yönelik, sonuç odaklı futbol kulüp yönetimleri ve yöneticisidir.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün