Teşekkürler Mihail Frunze!

Sami AJİ Köşe Yazısı
18 Eylül 2019 Çarşamba

Kim bu adam? Hiç de yabancımız değil. Hatta Taksim Meydanından her geçtiğimizde onun heykelini de görebilirsiniz. Neredeyse 90 yıldır orada duruyor.

Daha fazla teferruata girmeden önce bir gözlemimi paylaşmak isterim. Tüm milli bayramlarımızda, çeşitli nutuklar atılır. Başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kahramanlarımızın tamamı minnet, hürmet ve rahmetle anılır. Ancak, hatırladığım kadarı ile bize çok önemli yardımlarda bulunan ülkeye bir teşekkür edilmez ve anılmaz1.

Bu ülke Sovyetler Birliğidir.

Fiilen 1919 yılında başlayıp 1923 başlarına kadar süregelen askeri teçhizat, mühimmat, stratejik destek ve bilhassa mali yardımların listesi en ince teferruatına kadar gerek Rus, gerekse devletimiz arşivlerinde mevcuttur2. İhtilalden ve iç harpten henüz çıkmışken, Sovyet hükümetinin ülkemize böylesine yardımın gerekçesini çeşitli Rus kaynaklar Lenin’in aşağıdaki mektubunu referans gösterirler:

“Mustafa Kemal iyi bir örgütçü, yüksek anlayışlı bir önder… İlerici akıllı bir devlet adamı… O istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağını padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpürecektir. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor.” 

İşte tüm bu yardımları organize eden teşkilatın başında General Mihail Frunze vardı.

Kırgızistan’ın Bişkek şehrinde doğan3 bu general, tamamen Rus adet ve kültürünü benimsemiş azınlığa mensup bir Romen baba ve ihtilalci ruha sahip bir annenin oğludur. Babasını genç yaşta kaybeden çocuk annesinin olağanüstü fedakârlıklarıyla eğitimini sürdürmüş ve St. Petersbourg Politeknik Üniversitesinden üstün başarı belgesini alarak mezun olmuştu.

Üniversite yıllarından başlayarak, Çarlık rejimi karşıtı faaliyetlerine katılan Frunze, sık sık tutuklanmış hatta bir ara idama bile mahkûm edilmişti. Yakınlarının etkin baskıları sayesinde, cezası Sibirya sürgününe çevrilmişti. Sürgündeyken boş durmamış, yörede bulunan mahkûmları ve diğerlerini etrafına toplayarak, Kızıl Ordu’nun adeta çekirdeğini yaratmaya başlamıştı.

1917 olaylarının en ön saflarında yer alan Frunze önce karşı ihtilalcilerle (yani Çar taraftarları) savaşmış, onları sindirdikten sonra hem askerî hem de siyasî alanda yükselmeye başlamıştı. Kısa zamanda hem Lenin’in hem de Stalin’in en yakın danışmanlarından biri haline gelmişti. 

13 Aralık 1921’de Ankara’ya geldiğinde 35 yaşındaydı. Ancak o tarihte belki de Sovyet Ordularının en üst kademelerine de ulaşmıştı. Kızıl Ordu’nun baştan aşağı yeniden kurulması onun sayesinde gerçekleşmiş, beyaz Rus Ordusu’nu4 kesin yenilgiye uğrattıktan sonra, çeşitli yerlerde baş gösteren iç isyanları da bastırmıştı. Harp sanatına getirdiği yenilikler ve bu konuda yazdığı eserler5 onun kısa zamanda tüm Avrupa’da tanınmasını da sağlamıştı.

Özetle Sovyetler, en kıymetli askeri dehasını Ankara’ya göndermişti.

Ocak 1922’ye kadar Ankara’da kalan Frunze, bir yıl zarfında tüm yardımların etkin bir şekilde gerektiği yer ve zamanda ulaşmasını, bilhassa gönderilen silahların kullanılması hususunda ciddi bir eğitim verilmesini temin etmişti. Bu arada üst komuta heyetiyle yaptığı görüşmelerde İstiklâl Harbinin sevk ve seyri hususunda da stratejik tavsiyelerde bulunmuştu. Atatürk ile sık sık bir araya gelen General, görüşmelerini daima bir sır olarak saklamış, Mustafa Kemal Atatürk de bu fikir alışverişlerden hiç kimseye bahsetmemişti.

Ülkesine döndüğünde Stalin’in neredeyse sağ kolu olmuştu… Ünlü Troçki’nin Sovyetler’den ayrılmasını takiben, onun yerine geçmiş ve Sovyet ordularının kontrolü Frunze’ye verilmişti. 

Son günlerde ardarda, Sivas Kongresinden bahsettik, 30 Ağustos Zafer Bayramını, 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunu kutladık, 14 Eylül Sakarya Zaferini andık. Başta yazdığım gibi, aldığımız desteklerden bahsetmedik.

Kulunuz da bu vesile ile, “Teşekkürler Sovyet halkları, teşekkürler Mihail Frunze…” der.

 

 

1 Hâlbuki Cumhuriyetimizin kurucuları, bu desteği asla göz ardı etmemiş ve minnetlerinin bir göstergesi olarak iki Sovyet askerinin heykellerini Cumhuriyet Abidesine yerleştirmişlerdi: Frunze ve Voroşilov. Abidedeki heykele ilaveten, İzmir’de 1930’lu yıllarda açılan yeni bir caddeye Mareşal Voroşilov’un adı verilmişti. (II. Dünya Savaşı sonrasında ismi Plevne Bulvarı olarak değiştirilmişti.)

2 Yardımların özeti: 38.000 tüfek, 374 ağır ve hafif makineli tüfek, 54 top ve tüm bunlara ait mühimmat, 3 keşif uçağı, malzemeleri taşımaya yarayan deniz araçları, iki savaş gemisi. 1920 yılından 1922 yılı sonuna kadar, 200 kilo külçe altın ve 10 milyon altın ruble.

3 Bişkek, 1991 yılına kadar “Frunze” olarak adlandırılmıştı. Frunze’nin doğduğu ev halen bir müze olarak gezilebilir.

4 O yenilgiden itibaren ‘Beyaz Ruslar’ın İstanbul’a yoğun göçleri başlamıştı.

5 Bunlar arasında en büyük ilgi gören eseri ‘Birleşik Askerî Doktrin ve Kızıl Ordu’ oldu. Bizi en fazla ilgilendiren kitabı ise ‘Türkiye anıları’dır…

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün