Mahremiyetimizin kaybolmasının kısa tarihi

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
12 Haziran 2019 Çarşamba

Sosyal ağlar ve sosyal paylaşım platformları yüzünden mahremiyetimizin, özel yaşam alanlarımızın gittikçe buharlaşmakta olduğunuzun farkında mısınız?

Dijital dünyada geliştirilen teknolojiler sayesinde dijital avatar sistemlere sahip şirketlerin, bilgisayarınızdaki, örneğin fareyi kullanım biçiminizden, ileride potansiyel bir Parkinson hastası olacağınız bilgisini sigorta şirketinize parlak kazançlar karşılığında satabileceğinizi düşünebilir miydiniz?

Bu big data’yı eline geçiren sigorta şirketinizin, sigortanızı yenilerken size nasıl zorluklar çıkarabileceğini veya fahiş primler talep edebileceğini idrak edebilir miydiniz?...

Oysaki bilgisayarlar yaratıldığında insanın hayatını kolaylaştıran, hızlandıran ve sizi uzanamayacağınız yerlere götürmeye çalışan, kabiliyetlerinizi geliştirmeye yarayan aygıtlar olarak ortaya çıkmıştı.

Steve Jobs’un deyimiyle, bilgisayarlar, ‘akıl için bisiklet’ görevini üstlenmişlerdi.

Lakin kapitalizm, yemeğe doymayan bir akım olarak hayatlarımıza çoktan girmişti bile. 1990’ların sonlarına doğru yeni yatırımcılar, ‘start up’ gibi çekici bir isimle piyasaya çıkacak ve üstün zekalarını monopol dürtüleriyle harmanlayarak tüketiciyi esir alacak yeni teknoloji modelleri geliştirmeye başlayacaklardı.

Steve Jobs’un toplumsal öncelikli hippi liberteryanizmi, kapitalizmin doymak bilmez birey öncelikli çok daha agresif bir türüne evrimleşecek ve Ayn Rand’ın bireyci ve aşırı liberter ideolojisinden feyz alan yeni bir bilgisayar ve sosyal ağlar birlikteliğine dönüşecekti.

Bu yeni yetme start up girişimcilerine göre rekabet, ancak ezikler için bir modeldi. Önemli olan değerli bir varlık yaratmaksa, bu da monopol bir sistemle oluşabilecekti.

Nitekim o yıllarda üstün teknolojik araştırma ve çalışmalar sonucu ortaya çıkan dev sosyal medya şirketleri Facebook, Twitter, Linkedln, Google, vs. monopol bir yapıyla tüm dünyayı ele geçirecek,  sosyal ağların işlevlerinin çok üstünde yeni bir misyon üstleneceklerdi.

Amaç monopol sistemden azami yararlanmak ve evrimleşen kapitalizmden yeni ‘karlar’ çıkarmak olacaktı.

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, tüketicinin değişen davranış biçimini de çok iyi yakalayacak ve 2010 yılında yaptığı bir konuşmada yeni sosyal ağlar misyonunun işaret fişeğini çekecekti.

Zuckerberg, sıradan insanların kendileri ile ilgili giderek daha fazla mahrem bilgiyi paylaşmaya hevesli olduklarını, yani bu alandaki sosyal normların da zamanla evrim geçirdiğini söyleyecekti.

İşte bundan sonra olan olacak, kapitalizm sosyal ağ endüstrisinde gözetleyen kapitalizm formuna dönüşecekti. Bireylerin mahrem bilgilerini ortaya dökmeleri bu yeni sistemin motoru olacak, bu yetmeyecek, bilgisayar başındaki ‘tüketici’, Google’da herhangi bir tema ile ilgilendiğinde sistem bu bireysel eğilim ve tercih data depolarını saklayacak ve en sonunda toplanan on milyonlarca kişisel data büyük paralar karşılığında ürünlerini pazarlamak ve hedef kitleyi yakalamak isteyen firmalara satılacaktı.

Bu firmalar da davranış ve beğeni profillerini çok iyi bildikleri tüketicilere neredeyse bilgisayarlarını açtıklarında ürünlerinin tanıtımlarını yapacaklardı.

Örneğin bir ayakkabı pazarlayan siteye girmişseniz, sistem sizi neredeyse karada, denizde ve havada yakalayıp sürekli ayakkabı sektörünün ürünlerini gözlerinizin önüne getirecekti.

Yine örneğin, nerede olduğunuzu ve konumunuzu bilen bir büyük gözün size nasıl sahip olacağını öngörmemek mümkün olamayacaktı…

Gözetleyen kapitalizm çağı, vahşi kapitalizmin dijital alandaki uygulamalarıyla mahremiyetimizi çalacak, nerede nefes almamız gerektiğini, neyi satın almamız gerektiğini Orwelliyen gözle beyinlerimize sokacaktı.

Sosyal ağların ilk dönemlerinde ortaya çıkan mahremiyet ile ilgili kimlik veya kredi kartı hırsızlığı farklı bir kabusa dönüşecek ve gözetleme kulelerinde tasarlanan manipülasyon bizi bizden alacak ve büyük gözün gösterdiği istikamete doğru hayat yolumuza devam edecektik…

Big data artık bugün, vahşi kapitalizmin elinde, cebimizi boşaltma hedefli savaşında büyük bir mesafe almış durumda.

Özellikle Google ve Facebook bizim bütün kişisel ve mahrem bilgilerimizi üçüncü kişilere satarak devasa miktarlarda zenginleşmiş durumdalar.

Sizin dijital ve sosyal ağlardaki davranış biçiminiz onların büyük kazancına dönüşmüş durumda.

Bu da yetmezmiş gibi, yumuşak karnımız olan tüketim alışkanlıklarımızın profili onların kurmak istedikleri yeni sürüm kapitalizmin yollarını aydınlatıyor.

Herhalde kapitalizm, tarihinde hiç olmadığı kadar sınıf farkı gözetmeksizin insanı bu kadar sömürmemişti.

Uyanmak için daha neyi bekliyoruz?

Bizi gözetleyen kapitalizme karşı çıkmak boynumuzun borcu olsun.

Zira bu hayat tüm mahremiyetimizle vahşi kapitalizmin değil, sadece bize ait olmalı.

Yeni yapay Tanrılar istemiyoruz.

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün