Söylenecek söz kalmadığında!

Mois GABAY Köşe Yazısı 1 yorum
26 Aralık 2018 Çarşamba

“İsrail’deki değil Türkiye’deki Yahudi’yim, o da henüz uçak biletimi almadığım için!”

Geçtiğimiz salı akşamı Gümüşsuyu’ndan Şişli yönüne doğru taksiye binmiştim. Şoför bey hararetle Lalegül Fm’deki programda Cübbeli Ahmet Hoca’nın 2009 yılında vermiş olduğu bir vaazı dinlemekteydi. İyi, erdemli insan olmak üzerine başlayan sohbetin ne ara Yahudiliğe geleceğini düşünüyordum ki, maalesef yanılmadım. Kısa bir süre sonra takside ‘Bu Yahudiler eğitim kisvesinde genç imam adaylarımızın aklını çeliyor, İmam hatip zorunluluğu kaldırılmalı’ sözlerini işittim. Eve varmadan köşede indim. Nasıl bir ülkede yaşadığımı bir kez daha düşündüm. Nitekim aynı günlerde Singapur’da yaşanan benzer bir örnekte Müslüman din adamları talihsiz bazı açıklamaları için bizzat sinagoga gidip, cemaatin önünde özür dilemişlerdi.

Bu hafta 2018’in son yazısında sizlerle umudu, mutluluğu paylaşmak isterdim. Ama olmadı. Aslında haftamız hiç de kötü başlamamıştı. Çarşamba günü dindaşımız İzzet Keribar Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinde sanat/fotoğraf alanında ödüle layık görülmüş ve gururlanmıştık. Birkaç gün geçmeden başka bir ödülde, şehrin her tarafına asılan ilanlarla edebiyat alanında en ‘prestijli’ ödülün bu yıl da aynı yol gösterici yazar Necip Fazıl adına verildiğini öğrendik. ‘Ideolocya Örgüsü’, isimli eserinde yazarın siyaset konusundaki görüşlerini anlattığı başlıkta, “İslam devriminin dış düşmanlarını” saptadığı şu satırlar günümüzde bir kesimin antisemit fikirlerini anlamada yeterlidir: “İslam’a iman dairesinin dışından musallat, tam 100 senelik, Allahsızlar, köksüzler, şahsiyetsizler, mukallitler nesli ve bütün yardımcılar… (Bunların faal yardımcıları, manevi sömürge ustası Garplılar, Yahudiler, Masonlar, dönmeler, melezler ve kozmopolitlerdir).” Hemen ardından cumartesi günü devletin en üst makamlarından gençlere seslenilen bir konuşmanın içerisinde hiç arzu etmediğimiz sözleri işittik. Hâlbuki aynı konuşmada Yunus Emre’nin dizeleri gençlere hatırlatılmış ‘Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü’ fikri ile geleceklerini dışarda değil, bu ülkede aramaları öğütlenmişti. Bir dindaşımız konuşma sonrasında tepkisini sosyal medya üzerinden yazımın başındaki sözlerle dile getirmişti. Bu açıklamanın ertesi günlerinde iki ülke siyasilerinin karşılıklı suçlamaları, medyanın gerilimi daha da arttıran ve bundan keyif duyan sözlü ve yazılı açıklamalarını izledik.

Bütün bu gelişmeler sürerken sol eğilimli medyadaki haberlerde de durum pek iç açıcı değildi. Cuma sabahı sesi titreyerek beni arayan 80 yaşındaki dindaşımız Yusuf Eskenazi, yıllardır düzenli okuru olduğu Cumhuriyet gazetesinde okumuş olduğu çarpıtılmış haberle ilgili olarak tepkisini dile getirmekteydi. Haberde Netanyahu’nun oğlunun sözlerinin ilk kısmı verilerek adeta ‘Tüm Müslümanların buradan ayrılmasını tercih ederim’ sözleri ile düşmanlık körükleniyordu.

Türkiye’nin de üye olmayı amaçladığı Uluslararası Yahudi Soykırımı Anma İttifakı (IHRA)’nın antisemitizm tanımlamasını okuduğumuzda, geçtiğimiz hafta gerek medyada gerekse de kimi siyasilerce sarf edilen sözlerin antisemitizm tanımlamasına girdiğini gözlemleriz. Hem İsrail politikalarını Holokost ile bağdaştırmak hem de herhangi bir tutumu ‘Yahudi’ ile genelleştirmek uluslararası tanıma göre antisemitizm olarak kabul edilmektedir. Bir yandan okullarda Holokost eğitimini, gençlere vermeyi, çoğulcu bir yaşamı aşılamayı planlarken, nefret söyleminin, antisemitizmin sıradanlaştığını görmek bizlere söylenecek söz bırakmamaktaydı.

Sayın Cumhurbaşkanım, değerli devlet büyükleri,

2000 yılı aşkın bu topraklarda var olmuş bir kültürün temsilcileri, sayıları gittikçe azalan ve ileriki yıllarda yok olma tehlikesi yaşayan bir toplumun, sizlerin de arzu ettiği gibi burada kalmayı seçen gençleri olarak bizler her fırsatta yazılı ve görsel medyada, sokakta ve maalesef kimi zaman da yüksek sesle siyasilerin antisemit mesajlarına maruz kalmadan bu ülkede huzur içinde yaşamak ve geleceğimizi planlayabilmek istiyoruz. Uluslararası arenada ülkemiz aleyhine çıkan her beyanatın hepimize zarar verdiğinin bilincinde, ecdadımızdan bizlere miras kalan karşılıklı saygı ve sevginin her daim hakim olduğu, farklılıklarımızın zenginlik kabul edildiği bir Türkiye hayal ediyor ve sizlerden bu konuda destek bekliyoruz. Hepimize sağlık ve mutluluk dolu bir yıl temennisi ile.

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün