Herkes kendi şeytanlarıyla savaşır…

Mete YAYLALI Köşe Yazısı
14 Mart 2018 Çarşamba

Bu bir Jennifer Maria Capriati öyküsüdür. Sporun harika çocuğunun trajik bir başarı öyküsüdür.

Fakat şeytanları vardır hep savaştığı ve savaşacağı, herkes gibi.

Üç yaşında eline tenis raketini aldığında, beş yaşında Chris Evert’in babası Jimmy Evert ilk tenis derslerini verdiğinde gördüğü yetenek karşısında şaşırdığında da hep yanında şeytanları vardı.

13 yaşında profesyonel turnuva oynamasına izin verilmeyince baba Stefano WTA’yı tehdit ettiğinde, 14 yaşında Diadora ve Prince ile yıllık 6 milyon dolar değerinde anlaşma yaptığında; babasının kendisi için “At kuyruklu ATM” dediğini öğrendiğinde de hep yanında bu şeytanlar vardı.

14 yaşında dünyanın zirvesinde ilk 10 içine giren en genç sporcu olduğunda da onlar yanındaydı.

17 yaşında milyonluk servetine rağmen bir alışveriş merkezinden 15 dolar değerinde basit bir yüzük çaldığında da onlar yanındaydı.

18 yaşında uyuşturucu bulundurmaktan gözaltına alınıp 28 gün mecburi tedavi gördüğünde de şeytanları vardı.

Dünyanın zirvesinden ilk 100 dışına çıktıktan sonra inanılmaz bir geri dönüşle 25 yaşında, aynı yıl hem Avustralya hem de Roland Garros kazandığında, ertesi yıl Avustralya’yı bir daha kazandığında da şeytanlar etrafındaydı.

Bazıları onlarla herkesten daha iyi savaşır. Pek azı da küçük yaşlarda toplumun gözü önünde bu şeytanlarını yönetmek zorunda kalır.

Ünlü Sport Illustrated dergisi kendisini keşfedip haber yaptığında on yaşındaydı. Derginin kapağına taşıdığında da sadece 13. Zaten derginin kapaktaki başlığı da buydu: Sadece 13!

13 yaşındaki bu çocuğun profesyonel turdaki ilk çiftler partneri ise 46 yaşındaki Billie Jean King olacaktı. Herkes bu milyoner, başarılı, harika çocuktan bir şeyler koparmak istedi.

Tepedeki dört isimden biri olduğunda da çocuktu. Büyüklerin bile zor başa çıkabildiği ve yönetebildiği bu zirve baskısıyla, küçük bir çocuğun yoldan çıkmadan ilerlemesi bekleniyordu.

Çok zordu.

1992 Barselona Olimpiyatlarında Steffi Graf’ı mağlup edip altın madalya aldığında 16 yaşındaydı.

1994 yılında 18 yaşındayken baskıya daha fazla dayanamadı çocuk.

Dört yıllık ağır profesyonellik önce sakatlıklarla kendini gösterdi. Sonra basit bir yüzük çalmakla suçlandı, ardından da uyuşturucu bulundurmaktan gözaltına alındı, alkol ve uyuşturucu madde tedavisi gördü. Bütün çocuk yıldızların başına gelen Jennifer’e de uğramadan geçmedi, yoldan çıktı, savruldu. Eğer o gün kaybolsaydı, savaşmasaydı ve kendisinden haber alınamasaydı bugün hiç kimse adını bile hatırlamazdı.

Fakat Capriati öylece bırakıp gitmedi. Bağımlılığıyla savaştı, fizik ve ruh sağlığını geri kazanmak için şeytanlarıyla savaştı. Yeniden forma girdi, eski şekline kavuştu. Spor tarihinin en büyük geri dönüş başyapıtlarından birine imza attı. Peş peşe üç Grand Slam kazandı, dünyanın 1 numaralı koltuğuna oturdu, ABD Fed Cup takımında yerini aldı. Bütün bunlar için tam sekiz sene savaştı. Silkinip küllerinden yeniden doğması ve geride bıraktığının daha iyisini, dünyanın en iyisini yapması sekiz senesini aldı.

Fakat şeytanları hiç peşini bırakmadı.

2002’de ABD Fed Cup takımından kaptan Billie Jean King tarafından kovuldu. Takımın kamp kuralları vardı. Oyuncular kampa özel antrenörlerini getiremez, özel antrenman yapamazdı. Stefano kampa geldi, Jennifer babasını istedi, tartıştılar, King kazandı, ABD kaybetti, Avusturya’ya ilk turda elendiler.

14 yıllık inişli, çıkışlı, mücadelelerle dolu profesyonel kariyerine 2004 yılında noktayı koydu. Artık sırtında ağrıları vardı. Üstüne de omuzundaki sakatlık daha fazla devam etmesine engel oldu.

2010’da şeytanları bir kez daha sahneye çıktı. Çalkantılı özel hayat, çocukluğunu yaşayamamış yıldız sporcu, depresif kişilik ve sonuçta aşırı doz uyku hapı ile intihar girişimi.

Yıllar sonra bir röportajda, 18 yaşındayken tenis baskısından bunalıp intihar etmeyi düşündüğünü itiraf edecektir.

Kalabalık fobisi nedeniyle 2012 yılında Tenis Onur Listesi ödülünü almaya gidip gitmeyeceği bile merak ediliyordu ama gitti ve on binlerin alkışları arasında yerini aldı.

Stefano Capriati kızının bu önemli gününe şahit olduktan 3 yıl sonra 80 yaşında kanserden öldü.

“Neden kızına bu kadar baskı yapıyorsun?” dediklerinde şu cevabı verecektir: “Kızımı herkesin sandığından çok daha fazla seviyorum. İtalya’da bir söz vardır. Elmalar olgunlaştığında yenir. Jen artık olgunlaştı. Zaman ne gösterir bilinmez ama benim ona verebileceğimden çok daha fazlasını tenis ile kazanacaktır.”

Jennifer Capriati bugün 42 yaşında ve Florida’da yaşıyor.

Tenis oynamıyor.

Kalabalıklardan uzak duruyor.