Futbol kulüplerinde gelir adaletsizliği

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
7 Şubat 2018 Çarşamba

Gelir bölüşümündeki eşitsizliği göstermek için, ekonomide çoğu kez, Lorenz Eğrisi kullanılır. Yoğunlaşma eğrisi adı da verilen Lorenz Eğrisini Amerikalı istatistikçi Max Lorenz (1905) geliştirdi. Lorenz Eğrisi, gelir dağılımı çalışmalarında yaygın olarak kullanılan ve bazı gelir dağılımı eşitsizliği ölçülerinin hesaplanmasında temel alman grafik ile gösterim şeklidir.

Eğer dünya futbolundaki gelir eşitliğini göstermek için ekonomide çokça kullanılan Lorenz Eğrisini kullanacak olursak, bunu üçe bölmemiz gerekmekte; En zenginler, orta seviye ve alt gelir grubuna karşılık gelen kulüpler.

Her yıl olduğu gibi bu yılda Deloitte 2018 kulüplerin futbol gelirlerine ait çalışmasını yayınladı. Bu rapora genel hatlarıyla bakmakla gerekirse. Dünyanın en zengin yirmi kulübünden, onu Premier League’den. Listede üç İspanyol, üç Alman, üç İtalyan ve bir Fransız bulunuyor. Dolayısıyla dünyadaki futbol gelirleri İngiliz ve diğer Avrupa takımları tarafından paylaşılıyor. Geri kalanlar alt seviye takımların büyüklerle mücadelesi şeklinde oluyor.

Transferler hep bu seviyede gerçekleşiyor. Sadece ara transfer sezonunda gerçekleşen transferlere göz atalım. Aubameyang Dortmund’dan Arsenal’e, Alexis Sanchez Arsenal’den Manchester United’a, Coutinho Liverpool’dan Barcelona’ya, Oliver Giround Arsenal’den Chelsea’ye, Lucas Moura PSG’den Tottenham’a, Mkhitaryan Dortmund’dan Arsenal’e, Diego Costa Chelsea’den tekrar Atletico Madrid’e döndü. Bütün bu transferler dünyanın en zengin yirmi takımı arasında sadece sezon ortasında gerçekleşti.

En zengin kulüpler kendi aralarında futbolcuları transfer ediyor, Şampiyonlar Liginde oynuyor ve gelirleri paylaşıyor. Zaten seri başı olmalarından dolayı düzenli olarak Şampiyonlar Liginde yer alıyorlar.

Türkiye’de ki durum ise şöyle: Süper Lig’i üst üste ikinci kez şampiyon tamamlayan, grubu üçüncü bitirdiği Şampiyonlar Liginde ve çeyrek final oynadığı UEFA Avrupa Liginde önemli gelirler kazanan, yepyeni stadında Süper Lig’in en yüksek seyirci ortalamasını yakalayan ve özellikle mağazacılık gelirlerini katlayarak artıran Beşiktaş bile ilk 30 kulüp içerisinde yer alamadı. Dolayısıyla aradaki gelir uçurumu daha da artıyor.

Bu durumun asıl nedeni naklen yayın gelirleri arasındaki fark. Örneğin Bournemouth’un sadece naklen yayın ihalesinden kazandığı para, neredeyse Beşiktaş’ın tüm geliri kadar. Ayrıca Premier League için son ihale 2016 -2017 sezonu ile başlayacak şekilde üç seneliğine yapıldı ve yıllık 1,7 milyar Sterline anlaşıldı. (1,9 milyar Euro). Türkiye’deki ihale ise beş seneliğine, 2017-2018 sezonundan başlayacak ve bugünkü kurdan hesaplarsak yıllık 500 milyon USD’lık (410 milyon Euro) bir gelir yaratacak şekilde sonuçlandı. Rakam Premier League’in neredeyse beşte biri. Ayrıca ülkemizdeki yeni ihale, bu sezondan itibaren rakamlara yansıyacak. Aradaki uçurum bu durumda daha da artıyor olacak.

Sonuç olarak; Türkiye’deki futbol bu şekilde çok fazla sürdürebilir değil. Hem gelir farklılığı hem de kulüplerin borçlanma yapısı Türkiye’deki futbolun en büyük sorunları. Bu sorunları herkes biliyor fakat maalesef hiç kimse çözüm yaratamıyor.