Bisiklet

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
8 Kasım 2017 Çarşamba

Çocukken ilk defa İngiltere’ye gittiğimde, bir yayanın yaya geçidine ayağını değdirdiği saniyede, gelen arabanın pat diye durup karşıdan karşıya geçen yayaya yol vermesine çok şaşırmıştım. Aslında adı üzerinde “yaya geçidi”, bir Avrupa ülkesinde etkilenilmesi hatta akılda kalması gereken en son şey. Ancak Türkiye’de neredeyse hiçbir araba yaya geçidinde durmadığı, durmaktansa yayayı ezme riskini aldığı için o yaşta benim için etkileyici idi. Karşıdan karşıya geçerken yine tedirgin davransam da, birkaç denemeden sonra başka ülkelerde yaya geçidinin ne işe yaradığını öğrendim. Yayalar, arabalardan önce geliyordu, en azından medeni Avrupa memleketlerinde.

***

Geçen hafta keyifle ziyaret ettiğim Hollanda’da ise bu konuda bir istisna var.  Sağıma soluma bakmadan yaya geçitlerinden birinden geçerken, bisiklet kullanan bir adamdan azar işittim. Sebebini ise sonradan anladım; onun yolundaki yaya geçidinden geçiyordum. Niye sinirlendiğini başta anlamasam da, orada yaşayan arkadaşımın anlattığına göre Hollanda’da öncelik her zaman bisiklette. Yani araba yaya için durmak zorunda, ancak yaya da bisiklet için durmalı. İlk Felemenkçe azarımı işittikten sonra bu konuda daha dikkatli davrandım. Azar konusunu bir kenara bırakırsak, kadın - erkek, çoluk - çocuk bu kadar çok insanın ulaşım için bisiklet kullanmayı tercih etmesi ve bisikletlere özel tüm şehre yayılan yolların olması çok hoşuma gitti. Bisikletler için yapılmış, bisiklet ışıklı ayrı trafik ışıkları bile var. İnsanlar kask kullanmamalarına rağmen ahenk içinde bisikletlerini sürüyor.  Çocuklar bile zaten kendi mahallelerindeki okullara gitmek zorunda oldukları için ya bisikletle ya da yürüyerek okullarına gidiyor. Sabahın köründe arabaların çoğu park halinde. Gece yarısından sonra bile trafikle mücadele etmek zorunda olan İstanbullular için, bu görüntü fazla huzurlu…

***

Hollandalılar için bisiklet kullanmak 1970’lerin başında bu kadar güvenli değilmiş.  Arabaların sebep olduğu kazalar, çocuk ölümleri, protestolar ve daha sonraki yıllarda meydana gelen benzin krizi, hükümeti yeniden yapılandırmaya, çocuklar ve erişkinler için güvenli bisiklet yolları yapmaya itmiş. Gözlemlediğim kadarıyla şu anda o kadar güvenli ki, seksenli yaşlardaki anneanneler bile yanında küçük torunuyla bu yollarda rahatça bisiklet sürebiliyor. Beni en çok etkileyen ise anneler; bisikletinin önündeki sepette bir bebek, arkada ise biraz daha büyük çocuğunu oturtup oradan oraya bisikletini sürebiliyorlar. İstanbul’u düşündüğümde böyle bir görüntü ancak bir hayal. Bütün aileye bisiklet alabilecek aile sayısı çok kısıtlı ve herkesin bisikleti olsa bile sürülebilecek güvenli ortam yok denecek kadar az. Büyükada’da bile bisiklet kullanırken, kişi çukurlara, faytonlara, yayalara ve at dışkılarına dikkat etmek zorunda. Nasıl ki yaya geçidine ayağınızı değdirdiğinizde arabalar durmayacaksa İstanbul’da, huzur içinde bisikletle dolaşan insanlar da olamayacak yakın zamanda…