ŞEMİNİ- Doğum sancıları

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
19 Nisan 2017 Çarşamba

İllel şöyle öğretir: “Aaron Akohen’in öğrencileri gibi ol. Onlar barışı seven ve barışı kovalayandır. İnsanları seven ve Tora’ya yaklaştırandır.”

Bu hafta okuduğumuz Şemini peraşasında büyük bir trajedi yaşanır. Tanrı tarafından kendilerine emredilmeyen ‘yabancı bir ateş’ ile Mizbeah’a gelen Aaron Akohen’in iki oğlu Nadav ve Aviu bu dünyadan ayrılırlar. Bu gerek toplumsal gerekse Aaron’un ailesi için kişisel bazda gerçekleşen trajedi Mişkan’ın açılış günü töreninin neşesini üzüntüye çevirmiştir. Aaron’un bu zor zamanda gösterdiği tepkiyi anlamak ise gerçekten çok zordur. “Vayidom Aaron – Aaron sessiz kaldı.”

İlk bakışta Aaron’un bu tepkisi karşılaştığı durum ile ilgili olarak paralize olduğu izlenimini uyandırabilir. Çok zor durumlar karşısında insan bazen sessiz kalabilir. Paralize olur. Konuşamaz hatta hareket edemez. Normal şartlar altında bir insan olarak Aaron’un da böyle bir davranış içinde olabildiği zannedilebilir. Ancak rabiler durumu daha farklı bir pencereden izah etmeye çalışmaktadırlar. Aaron’un sessizliği büyük bir inançla durumu kabullenmesinden kaynaklanmaktadır.

Rabilerin bu söylediği oldukça anlamlıdır ama bunu nereden bildiklerini de görmek gerekir. Nitekim Aaron ‘Onen’ yani kayıpları henüz defnedilmemiş durumdayken bile hangi kurbanları yemesi hangilerini takdime olarak arz etmesi gerektiğinin bilincindedir. Hatta peraşamızda bunu yaptıktan sonra Aaron Moşe tarafından paylanır. Aaron durumu izah edince Moşe hatasını anlar ve herkese karşı Aaron’un haklı olduğunu ilan eder. Yani bu durumda bile Aaron yapılması gerekenlerin farkındadır.

Yukarıda İllel tarafından söylenen Pirke Avot’un birinci bölümünün on ikinci Mişna’sını paylaştık. Tanrı bazen insanlara karşı ‘ohev – seven’ bazen de ‘rodef – izleyen sınayan’ durumundadır. Emuna sahibi olan kişi ilk seçenekte son derece rahattır. Her şey yolundadır. Sıkıntısı yoktur. Sürekli olarak Tanrı’nın büyüklüğünü öven sözler söylemektedir. İnancı sınanmamıştır. Sınanmadığı için de atıp tutmak çok kolaydır.

Ancak zor zamanlarda insanın sınandığı günlerde inancı da imtihana tabi tutulur. İnancı gerçekten sağlam mıdır yoksa güzel günler onuruna bir aldatmacadan ibaret midir? Tanrı burada ‘rodef – izleyen sınayan’ konumundadır. Zaman zaman gerçekleştiği gibi inancımız imtihan edilmektedir.

Holokost Yahudi toplumu için büyük bir sınavdır. Bu sınav sonrasında birçok Yahudi inancını kaybetmiştir. Bu konuda söylenecek bir şey yoktur çünkü böylesine büyük bir travma ve felaket sonucunda ne olacağını kestirmek imkansızdır. Ancak bazıları da inancına sahip çıkmıştır. Auschwitz veya Majdanek’te gaz odalarını ziyaret eden dindaşlarımızın burada Tanrı’nın tekliğini haykırmaları ve ‘Şema’ duasını okumaları çok rastlanan bir şeydir. İşte ‘rodef’ durumunda olmasına rağmen sergilenen bu davranış bu Yahudilerin Aaron Akohen’in öğrencileri olduğunu ortaya koyar. ‘Ohev” durumunda Tanrı ile aralarındaki barış yani ‘Şa.lom’ tamamdır. Ancak onlar için ‘rodef’ durumunda da Tanrı’nın bizimle barış içinde olduğu görüşü hâkimdir. Nasıl ki Aaron bu olayı kabullendiyse büyük trajediler sonunda da insanlar bunu kabullenebilirler.

Birçoğu bu emsalsiz ‘rodef’ durumundan bile barış çıkarabilmek ve bunu görebilmek yeteneğine sahip olmuşlardır. Bu büyük felaket belki de Medinat Yisrael’in doğum sancıları olmuştur.

Bazı trajediler büyük bir Kiduş Aşem ile noktalanır. Aaron’un oğullarının vefatı tsadiklerin dahi yargıya tabi tutuldukları gerçeği Tanrı inancının çok daha fazla büyümesine neden olmuştur. Tanrı oğulların vefatından sonra “bikrovay ekadeş – yakınlarımla kutsanacağım” derken Tanrı’nın yakınları Tanrı’nın kutsiyetini çok daha yukarlara taşımışlardır.

Hayatımızda olup bitenlere bakarak sadece kendi perspektifimizden konuşmak çok kolaydır. Bazen bir trajedi içinde büyük bir mutluluk yakalamak da mümkündür. Şiddetli doğum sancılarının sonucu çok güzel bir bebeğe sahip olmaktır.