Eleştirinin elli tonu

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
15 Şubat 2017 Çarşamba

Neredeyse hiçbir film, kitabı kadar güzel olmaz.  İçeriği ne olursa olsun, bir filmin kitabı gibi olmasını beklemek, o filme haksızlık olur.  Dünyanın en güzel insanları da rol olsa - ki genelde herhangi bir filmin oyuncuları gözleri acıtmaz - kafanızda yarattığınız karakter ile boy ölçüşemez. Dünyanın en iyi yönetmeni bile sizin hayal gücünüze güç katamaz. Günlerce okuduğunuz, kafanızda oynattığınız filmi sizin gibi oynatamaz. Kelime kelime özümsenerek yazılan, duyguları klavyeye aktarılan kitap, ilk kaybını senaryo yazılırken verir. Kitap duygu aktarmaya çalışırken, senaryo öncelikli olarak görsellik düşünülerek yazılır. Oyunculara ve yönetmenlere eleştiriler yağdıran eleştirmenlerin aslında ilk hedefi senaristler olmalı. 400-500 kelimelik bir kitabı doksan dakikalık bir filme aktarıp aynı duyguyu yakalamak imkânsıza yakın olsa gerek. Ancak iyi bir adaptasyon da yıllarca akıllarda kalacak bir filmin ilk adımıdır şüphesiz…

***

Merakla beklediğim ‘Karanlığın Elli Tonu’ bizim oralara gelene kadar, filmle ilgili dünyanın birçok yerinden eleştiriler okudum. Vizyona girdiği saniyeden itibaren  “Gördüğüm en kötü film”den, “Çekingen”e, “Birincisinden kötü”den “Dakota Johnson oynayamıyor”a kadar birçok yazı... “Rol yapamıyor” yazan eleştirmenlerin yazısının içine girip yorum yapmak istedim. Özellikle de birinci filmde itaatkâr ve dominant ilişkisinin tanıtıldığı bir filmde tamamen çıplak ve kısa bir sahnede kesilmeden itaatkâr rolünü oynayan Dakota Johnson’un da, gerçek hayatta evli bir adam olan, kırmızı odadaki aletleri kullanmayı bile bilmeyen ve Kuzey İrlanda aksanıyla konuşan Jamie Dornan’ın da rol yapamadığıma katılmıyorum.  Hayalimizde canlandırdığımız karakterlerin ekrana yansımaması başka bir şey, rol yapamıyorlar demek başka…

***

Karanlığın Elli Tonu, E.L. James’in ilk kitabından uyarlanan serinin ilk filmi Grinin Elli Tonu’na göre biraz daha aşk kokan, seks sahneleri sık olsa da sevgi ağırlıklı, itaatkâr dominant ilişkisinden çıkıp gerçek ilişkiye döndüğünü anlatan bir film.  Filmin ana karakteri Christian Grey kağıt üzerinde dominant gözükse de, Karanlığın Elli Tonu’nda Anastasia Steel kendi haklarını savunan, lokantada yediği yemekten, iş hayatına, cinsel hayattan, sosyal hayata kadar hayatlarını her açıdan yöneten gizli bir dominanta dönüşüyor. Özellikle kadın izleyicilerine hoşuna giden güzel bir değişim. İlk filmdeki helikopter sahnesi kadar etkileyici bir sahne olmasa da, Christian Grey rolünü oynayan yakışıklı Jamie Dornan’ı da bir tık daha romantik görmek gözlere iyi geliyor. Bu filmde de cinsellik kadar Grey’in zevkleri kadar evleri, yatları, hizmetkârları, katıldığı davetler, yani hayat tarzı dikkat çekiyor.  Çocukluğumuzun Dallas ve Hanedan gibi dizilerinde yer alan “surata içki fırlatma” gibi bir iki komik sahne olsa da, filme romantik dram diyebiliriz. Bir Pazar günü keyifle seyredilebilecek kafa dağıtan light bir film. Çok düşünmeye ve çok eleştirmeye gerek yok. Devamı seneye…