Yarına yapacak işim var

Avram VENTURA Köşe Yazısı
7 Aralık 2016 Çarşamba

Yunus Bekir Yurdakul’un, kısa bir süre önce raflarda yerini alan, Ölmeden İyi İnsanlar kitabında okudum: Gülmece ustası Muzaffer İzgü, yolda bir dostuyla karşılaşmış. Bir süre ayaküstü söyleştikten sonra, dostu ünlü yazara nasıl olduğunu sormuş; verdiği yanıt, bana göre önemli bir noktayı vurguluyor:

-İyiyim, çünkü yarına yapacak işim var!          

Evet, yarına yapacak bir işimiz olduğu sürece, iyiyiz!

Dostlarla söyleşilerimizde, yakınmalarımızda, yazdıklarımızda her zaman da söylediğimiz bu değil mi? Hele yaşı ilerlemiş, zorunlu ya da isteğe bağlı emekliliğini yaşayanlar için sürekli bir uğraşının olması, onun hayatına ayrı bir anlam kazandırıyor. Bu sözünü ettiğimiz uğraşın, mutlaka parasal bir karşılığı veya uzun süreli bir çalışma ile ilgili olması gerekmiyor. Önemli olan, kendimizi paslanmaya bırakmadan, beynimizi olduğu kadar, bedenimizi de her zaman bir eylem içinde bulundurmamızdır.

Son soluklarını verinceye değin, çalışmalarını büyük bir keyifle sürdüren insanların yaşam öykülerini okuduğumda, doğrusu onlara imreniyorum. Bu insanların hayata yalnızca artı bir değer değil, kendi yaşamlarına da bir anlam kattıkları için!.. Direnebildikleri, üretebildikleri, bu uzun yarışta ‘ben de varım’ diyebildikleri için!..

Diyojen’e, “Artık yaşlandınız, bundan sonra dinlenmeniz gerekir!” demişler. Ünlü düşünür, “Niçin?” diye sormuş. “Eğer koşucu olsaydım, koşunun sonuna doğru yavaşlamam mı gerekirdi? Tam tersine, tüm gücümle koşmak zorunda mı kalırdım?”

Birçok kez yinelemişimdir. Boşta bulunmak, bir başka deyişle bir uğraştan yoksun kalmak beni her zaman korkutur. Sabah gözlerimi açtığımda, o gün için yapacak bir işimin olmaması, belki sınırlı bir süre için çekici gelebilir; oysaki o sürenin uzaması durumunda, kaygılarımın giderek korkulara dönüşeceğini biliyorum. Şunu da özellikle belirtmek isterim: Günüm ne denli yoğun geçerse geçsin, o akşam yatağa uzandığım sırada duyumsadığım huzuru, boş geçen bir günün sonunda hiçbir zaman bulamıyorum.

Yeri geldiğinde André Mourois’nın Yaşlılık Sanatı başlıklı denemesini okuyor, bunu dostlarımla da paylaşıyorum. Ünlü yazar, yaşlılıkta boşta kalmamamız için daha genç yaşlarda kendimizi hazırlamamızı, bunun için de elimizden geldiği kadar değişik hobiler geliştirmemizi öğütler. Yaşımız ilerler, giderek mesleki sorumluluklardan uzaklaşırken, edineceğimiz yeni uğraşlar günlerimizi doldurmak, hayata bağlanmak, ona yeni anlamlar katmak için önemli olacaklardır.

Yine André Maurois’ın, Voltaire için söylediği şu sözleri eklemek istiyorum:

“Kendini o denli çalışmaya vermişti ki, yaşının seksen ikiye geldiğini fark etmedi bile.”

Bu konuda, özellikle belirli bir yaştan sonraki dostlarımın söyleyecek çok sözü olduğunu biliyorum. Ben son noktayı koymadan, her birimiz keşke Sevgili Muzaffer İzgü gibi hayatı yorumlayabilsek diyorum:

-İyiyim, çünkü yarına yapacak işim var!