Öteki değil, bizimki!

Henri ÇİPRUT Köşe Yazısı
16 Kasım 2016 Çarşamba

İki hafta önce e-posta kutularımıza Bet Din imzalı bir mektup düştü. “Değerli Dindaşlarımız” diye başlayan bu mektup şöyle devam ediyordu:

“Sinagoglarımızda dini tören ve dualara özellikle hanımefendi dindaşlarımızın bir ibadethaneye yaraşır kıyafette katılmaları; bulundukları mekânın kutsiyetine saygıları yanında bulundukları mabet ortamında kendilerini rahat hissetmeleri bakımından da büyük önem taşımaktadır.

Hep iyi vesilelerle icra edilmesini dilediğimiz törenlerde ve bilhassa dini evlilik merasimlerinde genç gelinlerimizin ve yakınlarının bu konuda sinagog adabına uyumda özenli davranmalarının gerekli olduğunu vurgulamak isteriz.

Bu duyurumuzun değerli dindaşlarımız tarafından önemle dikkate alınacağı inancıyla esenlikler dileriz.”

Öncelikle böylesi bir duyurunun bir erkek muhatabı olarak iki kere rahatsız olduğumu söylemem gerekir. Bet Din’in sinagoglarımızın düzeni ve işleyişi konusunda en yetkili makamımız olduğunu tabii ki biliyorum. Sinagoglarımız hakkında bir şey söylenecekse bu sadece onlara düşer. Ancak görülen lüzum nedeniyle de olsa bir duyurunun sadece kadınları hedefleyen bir dille kaleme alınmış olmasını seçilen tüm nezaket dolu ifadelere rağmen kırıcı ve ötekileştirici buldum.

“Dini tören ve dualara bir ibadethaneye yaraşır kıyafetle katılma” sadece kadınların değil erkeklerin de uyması gereken bir zorunluluk. Bu açıdan bakınca, kirli sakallı, kravatsız ve gömleğinin düğmeleri açık olarak gelen bir erkekten de -her ne kadar bu günümüzün genç erkek modası olsa da- aynı ölçüde rahatsız olunması gerekirdi. Biraz daha özenli bir dil ile toplumumuzun evli veya bekâr kadınlarını (bugünkü veya gelecekteki anneleri diye okuyun) sinagoglarımıza gelirken  “Acaba kıyafetimi uygun bulurlar mı?” stresine sokmamak mümkün olabilirdi.

Bu duyuruyu yazana değil yazdırana bak diyenlerdenseniz siz de haklısınız. Ancak hem yazan hem de yazdıran açısından bir şeyleri eksik yaptığımız çok aşikâr.

Bu yılki Limmud etkinliğine gelmeyenlerdenseniz yine çok şey kaçırdınız. Gözlemlerime göre bu yıl kaçıranlar biraz daha fazla oldu. Ülkemizin geçirdiği zor günlerden Limmud da etkilendi, davet edilen konuşmacılardan birisinin katılması mümkün olmadı. Tamam, belki bu aralar biraz keyifsiziz, tadımız yok ama bunun öğrenme ve keşfetme isteğimizin önüne geçmemesi gerekirdi. Limmud etkinliğinin bu yılki mottosu “Hayata!” idi; hayat devam ediyor, etmeli. Biz Şalom yazarları bazen ayakta dikilerek, bazen yerde oturarak (evet tıklım tıklım oturumlar hâlâ vardı) Limmud 2106’yı izledik, bu haftaki Şalom için haberleştirdik. Umarım gelecek yıl bizlerin notlarına ihtiyaç kalmaz, kimsenin uzaktan izlemediği, kendisini dışarıda bırakmadığı bir Limmud’da buluşuruz.

Biz Yahudiler öğrenen ve nesilden nesle aktaran bir halkız. Anlatmak, geleneklerimizin bir parçası. Son birkaç nesildir toplumsal jargonumuza giren kayades’in(*) vurduğu sekteye rağmen, kendimizi önce kendimize ama daha önemlisi başkalarına anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü kendimizi biz anlatmazsak, başkaları bizim hakkımızda konuşuyor. 27 Kasım’da yapılacak olan Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinliği de bu çabamıza bir örnek. Geçmişte bütün Kuledibi sokaklarına yayılan etkinliğimiz sonraları bir alışveriş merkezine kapanmak zorunda kalmıştı. Bu yıl 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesinde yapılacak etkinlikle Kula’ya geri döneceğiz. Dileyenler, gün içinde iki kere yapılacak olan Galata Yahudi Mirası Turu ile bir zamanlar annelerin çocuklarına Judeo-Espanyol dilinde seslendikleri ‘sokaklarımızı’ da deneyimli tur rehberimiz Mois Gabay eşliğinde keşfedebilecekler.   

Bir gün için bile olsa müziğimizle, mutfağımızla, mahallelerimizle, dilimizle ve düğünlerimizle kendimizi anlatmaya çalışacağız. Belki “Kimdir bu Yahudi Dostum?” sorusuna biraz yanıt verebiliriz. Emeklerimizle “Gelin Tanış Olalım!” diyoruz. Bu etkinlikte belki sizlerin bilmediğiniz, yeni bir şey olmayacak, yine de bu gelmenize engel olmasın. Yeter ki yanınızda geniş toplumdan bir arkadaşınızı, komşunuzu, tanıdığınızı getirmeyi unutmayın. Yalnız gelmeyin ki, yalnız kalmayalım.

(*) Judeo Espanyol dilinde sessizlik, suskunluk anlamına gelen kayades, sosyolojik bir terim olarak düşünülebilir. Bu dili konuşan Yahudiler için, “Konuşma, karışma, öne çıkma düşük profil yaşa!” öğüdünün tek kelimelik ifadesidir.