Genç İsrail’in, Amerikalı ilk generalinin inanılmaz öyküsü: DAVİD DANİEL (MICKEY) MARCUS

Sert bir Brooklyn sokak çocuğu olan David Daniel (Mickey) Marcus, 1948’de İsrail’i kurtarmak ve Yehuda Macabi’den bu yana ilk general olma hedeflerine sahip, cesur ve zeki biriydi. Marcus, ABD’de askeri ve kamu hizmetindeki seçkin bir kariyerden sonra, 47 yaşındaki ismini, sonsuza değin, İsrail tarihinin altın sayfalarına yazdırdı.

Sara YANAROCAK Dünya
28 Temmuz 2020 Salı

1902’de, İaşili Romanya göçmeni, Yahudi Mordechai ve Leah Marcus’un oğlu olarak dünyaya gelen Mickey, Brooklyn’in Brownsville bölgesinde büyüdü. Burada mahallenin serseri takımlarına karşı kendini korumak için, boks yapmayı öğrendi. Lisede atletik ve akademik rekorlar kırdıktan sonra, 1920 yılında West Point Askeri Akademisine kabul edildi. Bu askeri okuldan yüksek notlarla mezun oldu. Askerlikle ilgili gerekli hizmetlerini yaptıktan sonra Mickey, Brooklyn Hukuk Fakültesine girdi ve 1930’lu yılların çoğunu New York’ta federal bir avukat olarak geçirdi. Ünlü gangster Lucky Luciano’nun adalete teslim edilmesine yardım etti. Ödül olarak New York Belediye Başkanı La Guardia, Marcus’u, New York ‘Asayiş Komiseri’ görevine getirdi.

AMERİKA’DAN AVRUPA’YA

II. Dünya Savaşı’nın, ABD’ye kısa bir sürede ulaşacağını anlayan Marcus, 1940’ta gönüllü olarak orduya katıldı ve asker üniformasını yeniden giydi. Pearl Harbour’a yapılan Japon saldırısında, Hawaii Askeri Valisi’ne, harekât uzmanı olarak destek verdi. 1942’de, ordunun ‘orman dövüşü’nde yenilikçi taktikler geliştiren yeni ‘Ranger’ okulunun komutanı seçildi. D-Day arifesinde İngiltere’ye gönderildi ve 101. Hava İndirme Bölümünün birlikleriyle, gönüllü olarak Normandiya’ya paraşütle atladı. Marcus, II. Dünya Savaşı’nın sonunda, İtalya ve Almanya için, teslim olma şartlarının belirlenmesine yardımcı oldu ve Berlin’deki işgal hükümetinin bir parçası oldu. Kendisine hayran olan meslektaşları, onu savaş departmanının en iyi beyinlerinden biri olarak tanımlıyorlardı. Ordunun en üst düzey subaylarından biri olarak, önünde parlak bir geleceği vardı.

1944 yılında, Marcus’un Yahudi bilinci önemli ölçüde canlanmaya başladı. Nazilerin ölüm kampları, orada öldürülen milyonlarca Yahudi’nin kalıntıları, kamplarda açlıktan ve tifüsten kırılan, iskelet gibi yüzlerce Yahudi ile karşılaşmak ve dehşeti görmek onu derin bir acıya sürükledi. Yahudiliğini, artık dramatik bir biçimde, hücrelerinde hissetmeye başladı. Sorumluluklarının içinde ölüm kamplarını temizletmek vardı. Marcus kamplarda, Nazi zulmünden sağ kalanlarla yüz yüze geldi, üst üste yığılmış, dağlar gibi Yahudi cesetleri gördü. Çok ızdıraplı geçen bu temizlik döneminden sonra Marcus, Nürnberg Davaları için yasal ve güvenlik prosedürlerini planlayan savaş suçları bölümü şefi olarak seçildi. Bu deneyimler sayesinde Marcus, Avrupa antisemitizminin derinliklerini anlamaya başladı. Daha önce Siyonizm’le ilgilenmeyen Marcus, Avrupa Yahudilerinden geriye kalanlarının tek umudunun bir Yahudi vatanının kurulması gerekliliğini kavradı.

1947’de Albay Marcus sivil hayata döndü. Birkaç ay sonra Birleşmiş Milletler, İngiliz Mandası idaresindeki Filistin topraklarının bölünmesine ve nihayetinde bir Yahudi devletinin kurulmasına izin verdi. David Ben-Gurion, Marcus’dan birkaç gün içinde, İsrail’e askeri danışman olarak hizmet etmek üzere, bir Amerikan subayı görevlendirmesini istedi. Arkadaşlarından birini işe alma çabasında başarısız olan Marcus, gönüllü olmaya karar verdi. ABD Savaş Bakanlığı, kendi ismini kullanmaması veya askeri sicilini gizlememesi koşuluyla, o sırada yedek olan Marcus’a teklifi kabul etme izni verdi.

İMKÂNSIZ GÖREV

Böylece Marcus ‘Michael Stone’ takma adıyla, neredeyse imkânsız bir durumla yüzleşmek üzere, Ocak 1948’de Tel Aviv’e gitti. Filistin toprakları üzerine, geniş ölçüdeki Yahudi yerleşimleri, düşman Araplarla çevriliydi. Yeni oluşturulan İsrail’in savunulabilir sınırları, hava gücü, silahı ve mühimmatı yok denecek kadar azdı; sadece birkaç tankı ve eski topçu parçaları mevcuttu. Evvelce kurulan Hagana ordusu oldukça etkiliydi, ancak bir yeraltı örgütü idi; düzenli ulusal bir ordu olarak deneyimi yoktu. Göğüs göğse savaşma durumunda, Yahudileri denize dökmeye kararlı, iyi donanmış Arap orduları vardı. Filistin’deki Arap yanlısı İngiliz Mandası Yönetimi, İsraillilere askeri malzeme ithalatını engellemişti.

Stone (Mickey) her şeye rağmen, İsrail’in yeni ordusu için bir komuta yapısı tasarladı. Orduyu eğitebilmek için rehber kitapçıklar hazırladı. ABD’deki Ranger okulundaki deneyimini, Hagana’nın özel ihtiyaçlarına uyarladı. İsrail’in en zayıf noktalarını Negev’deki dağınık yerleşimler ve Kudüs’ün yeni bölümü olarak tanımladı. Mayıs 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan ettiğinde ve Arap orduları saldırdığında, Stone’un planlaması sayesinde İsrail hazırdı. Vur - kaç taktikleri Mısır ordusunu, Negev’de dengede tuttu. Kudüs’ün Yahudi bölümü düşmek üzereyken Stone, Arap kuşatmasını kırmak için, sadece günler önce ek adamlar ve ekipman getirterek, bir yol inşaatı yapılmasını emretti. Birleşmiş Milletler ateşkes kararı için görüşmeler başlattı. İsrail, Arap saldırılarına sınırları nerdeyse bozulmamış şekilde dayanmıştı. Minnettar olan Ben-Gurion, Mickey’e yaklaşık iki bin yıl sonra, Yehuda Macabi’den (Hanuka dönemi kahramanı) sonra, İsrail’in ilk generali olarak ALUF rütbesini verdi. Mickey’e artık herkes “Aluf” diye sesleniyordu. Bir anlamda İsrail’in ilk genelkurmay başkanı olmuştu.

Marcus, emrindeki orduyla birlikte ‘Bin Nun Operasyonu’nu ve ‘Yoram Operasyonu’nu, gerçekleştirmiş ve ordusu büyük bir başarı elde etmişti. Daha sonra Tel Aviv - Kudüs yolunu bloke eden Arap lejyonu ile mücadele etmek için uğraşırken, bütün saldırıların başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, başka bir çare bularak, yeni bir yol yapımını başlattı. ‘Kudüs’ün Burma Yolu’ adını verdikleri bu yeni yolla Kudüs’e varmayı başardılar. Böylece Kudüs’ün Yahudi halkı, 40 gün süren, artan susuzluk ve açlıkla sınandıkları kuşatma günlerinden kurtuldu. II. Dünya Savaşı sırasında, esas ‘Burma Yolu’ Amerikalıların Çin’e ulaşmak için yaptıkları yolun adıydı. 10 Haziran’da elde edilen bu zaferin ardından, 11 Haziran günü ateşkes görüşmeleri başlatılmıştı. Aluf Marcus ve askerleri bu süre zarfında Abu Ghosh’da bulunan, ‘Monastere Notre Dame de la Nouvelle Alliance’ adlı manastırda, keşişler tarafından ağırlanıyorlardı.

Kirk Douglas'ın Mickey Marcus'u canlandırdığı filmin bir sahnesinden  

DOST ATEŞİ İLE SON BULAN YAŞAM

Ne yazık ki, Aluf Marcus’a barışı görmek nasip olmadı. Ateşkesten tam 6 saat önce, Kudüs yakınlarındaki Abu Ghosh Köyündeki manastırda gece uyku tutmayan Aluf, yatağından kalktı, çarşafına sarınarak dışarı çıktı ve korumalı çevrenin dışına doğru yürümeye başladı. Eski bir Palmach eri olan 18 yaşındaki nöbetçi asker Eliezer Linsky, uzaktan beyaz cüppeli bir figürün yaklaştığını görünce durmasını emretti. Aluf, İbranice bilmediğinden yürümeye devam etti. Asker onu karanlıkta tanıyamadığından yeniden “dur” dedi ve parolayı sordu.  Aluf Marcus yine anlamadı. Asker, yaptığı tek el atışla, Marcus’u öldürdü. Marcus dost ateşi ile yitip gitmişti.

Marcus’un naaşı, mezar taşında kendisini “Tüm İnsanlık İçin Bir Asker” olarak tanımlandığı, West Point’e gömülmek üzere uçakla ABD’ne götürüldü. Cenazeye Moshe Dayan ve eşi Ruth ile, Yosef Harel ve eşi Alex Broida refakat etmişti. West Point Askeri Akademisinde Aluf için büyük bir askeri tören düzenlendi. İsrail Başbakanı Ben-Gurion, Marcus’un eşi Emma’ya gönderdiği taziye mektubunun sonunda ”Marcus sahip olduğumuz en değerli insandı” demekteydi.

10 Mayıs 1951’de Ben-Gurion, Marcus’un eşi Emma ile birlikte, West Point’teki kabrini ziyaret edip çelenk koymuştu. Ocak 2015’te ise, İsrail Devlet Başkanı Reuven Rivlin, ABD’ye yaptığı ziyarette, Marcus’un mezarı başında yaptığı konuşmada, “İsrail Savunma Güçlerini kuran ve zafere ulaştıran ilk genelkurmay başkanımız” diyerek kendisinden gurur ve sevgiyle bahsetti.

New York’ta, aynı zamanda dini cenaze töreninin de yapıldığı Union Temple of Brooklyn Sinagogunun girişine de Marcus adına bir anıt konuldu. Ayrıca Brooklyn’deki bir merkez de ‘Colonel David Marcus Memorial Playground’ adını taşımaktadır. İsrail’de ‘Kibutz Mishmar David’ adında bir kibutz ve Tel Aviv’deki Neve David Bölgesi onun adını taşımaktadır.

Hollywood yıllar sonra, 1966’da, Marcus’u  ‘Cast A Giant Shadow / Dev Bir Gölge Yarat’ filminde ölümsüzleştirecekti. Aluf rolünü oynayan, filmin başrol oyuncusu Kirk Douglas’dı. Onun yanında Yul Brynner, John Wayne, Frank Sinatra, Senta Berger ve Angie Dickinson rol almıştı. Filmin tamamı 1966 yılında İsrail’de çekilmişti. Yapımcısı ve yönetmeni Melville Shavelson’dı.

 

 Mickey Marcus için Brooklyn Sinagoguna konulan anıt

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün