Ölüme ve çaresizliğe sanatla direnmek…

Charlotte Salomon’un ‘Life? or Theatre? / Yaşam? Veya Tiyatro?’ Sergisi Londra Yahudi Müzesinde

Sara YANAROCAK Sanat
29 Ocak 2020 Çarşamba

26 yaşında Auschwitz’de can veren Alman asıllı sanatçı Charlotte Salomon’un yaşamının en önemli bölümlerini betimleyen 236 guaş çalışması, 1 Mart tarihine kadar Londra Yahudi Müzesinde sergileniyor. Nazilerden saklanırken toplamda 784 eser yaratan sanatçının resimleri peş peşe seyredildiğinde, hayat öyküsü adeta bir film gibi gözler önüne seriliyor…

Genç bir Alman Yahudi sanatçı olan Charlotte Salomon, ikilemler içinde kıvranırken ve sonrasında Gestapo’dan saklanırken, 1940 - 1942 yılları arasında, 784 resimden oluşan bir seri yarattı. Bu seriyi tek bir başlık altında topladı: ‘LEBEN? ODER THEATER? / Yaşam? veya Tiyatro?’

Auschwitz’in özgürlüğüne kavuşmasının 75. yılı dolayısıyla daha da anlam kazanan bu sergi vesilesiyle; kelimeler ve görüntüler aracılığı ile karmaşık bir anlatılar ağı oluşturan Salomon’un sanatı incelendiğinde, günümüzde çağdaş grafik romanın öncüsü olarak düşünülebilir. Bu ardışık görüntülerle birlikte, Salamon’un yarı otobiyografik bir versiyonu olan Charlotte Kann adlı bir başkaraktere odaklanarak ailesinin geçmişi anlatır. Charlotte’un, bir sanatçı olarak gelişimini, deliliğe karşı mücadelesi ile ilk aşk ilişkisini ve baskısı giderek artan bir Nazi yönetimini betimlediği gözlemleniyor. Aslen Amsterdam’daki Yahudi Tarihi Müzesine ait olan koleksiyon, 1 Mart’a kadar Londra Yahudi Müzesinde sergileniyor ve Salomon’un bu eşsiz şaheserlerini görme fırsatını veriyor.

Kelimeler ve resimler

Sergideki ilk resimlerin çoğu, yan yana kutucuklarla, sık ve yakın çizilmiş çizgilerle, çizgi romanlara son derece benzeyen düzenlemelerle ayrılıyor. Küçük figürlerin, sahneleri kesen ve anlatı akışını yapılandıran bölünmüş tablolar arasında adım adım ilerlediği izleniyor. Yaşamın kalbinde mi yoksa tiyatro mu? Hayatı oluşturan, sadece görüntülerin anlatısal kuramı gibi, modern çizgi romanlar gibi… Metin ve görüntüyü birleştiren parçalar, birçok yaşamın iç içe geçmiş hikâyelerini anlatan grafik bir anlatı haline geliyor.

Gerçek hayatta sanatçının annesi Fransizka, kendini pencereden atarak intihar etti. Genç kızın resim serisinde bu süreç detaylarıyla göze çarpıyor: Anne depresyonda, anne yatakta, aile ve doktorlar etrafında; anne pencereden atlarken, sonraki resimde pervazda sadece annesinin ayakları görünüyor. İntihardan sonra küçük Charlotte’un ‘Dünyasını yeniden yaratma çabası’ gözlemleniyor. Kız, kendini yok etmekle yaşam arasında seçimini yaparak hayatı seçmiştir.

‘Hayatın kalbinde mi yoksa tiyatro mu?’, Charlotte Salomon’un aslında kendini yok edip etmeyeceğinin sorusudur. İlk sahnelerde, Charlotte’un ebeveynleri Albert ve Fransizka’nın düğünleri, Charlotte’un doğumunun sevinç duygusu ve Fransizka’nın hızla depresyona girmesi anlatılıyor.

Tıbbi yardımlara rağmen, sonunda Fransizka intihar eder. Bu haber önceleri Charlotte’dan gizlense bile, daha sonra annesinin ölümünün gerçek sebeplerini ve ailesindeki irsi bir zihinsel hastalık geçmişini keşfeder. Kırktan fazla resim yaptıktan ve anneannesinin de intiharına tanık olduktan sonra, Charlotte ateşli renklerin olduğu bir sahnede, açık bir pencerenin önünde oturur ve yalvarır: “Sevgili Tanrım, lütfen delirmeme izin verme.”

Salomon’un 26 yaşında Auschwitz’deki ölümü, tarihsel olarak neredeyse silinmesine neden oldu. Ölümünden kısa bir süre önce, resimlerini bir arkadaşına emanet ederek, eserlerini Nazilerden gizlemesini istedi. Ve bu dikkat çekici tablolar, yaratımlarından 75 yıl sonra, kendilerine bakmaya devam etmemizi talep ediyorlar.

Charlotte Salomon’un travmatik yaşam öyküsü

Charlotte Salomon, 1917 - 1943 yılları arasında yaşamış, Berlin’de oturan varlıklı bir Yahudi ailenin tek çocuğuydu. Öncelikle otobiyografik resim serisi olan ‘Yaşam mı? yoksa Tiyatro mu?’ en önemli eserler dizisi olup bu resimler daha sonraları, olayları açıklıkla gözler önüne seren bir operet olarak sahneye kondu. Henüz sekiz yaşındayken annesinin intiharı, hayatını önemli bir biçimde etkiledi. Bu travmatik olay, Nazi dönemi sırasında yaşadığı zorluklar, açmazlar, dede ve anneannesiyle olan ilişkileri, araya sokulan dramatik cümlelerle kendini ifade eder. Daha sonra ortaya çıkan 35 sayfalık itirafnamesinde, kendisine cinsel tacizde bulunan dedesini omletine zehir katarak öldürdüğünü açıklar.

1938 yılında gerçekleşen Kristal Gecesinin ardından, Sachsenhausen Kampına gönderilen babası orada hayatını kaybeder. Salomon ailesi Almanya’dan çıkarak, Güney Fransa’da Nice şehrine kaçar. Villefrache-sur-Mer’de lüks bir villanın hemen yanındaki küçük bir eve yerleşirler. Villa milyarder Moore ailesine aittir. Anneannesi bir gün banyodayken kendini asarak intihar eder. Dedesi ilk defa o zaman, bunun ailevi bir ruh hastalığı olduğunu, annesi Fransizka’dan önce, teyzesi Charlotte’un da intihar ettiğini, hatta daha eski yıllarda da, anneannesinin annesinin ve erkek kardeşinin, bir yeğenin de kendini öldürdüğünü açıklar. Charlotte, derin çıkmazlar ve sıkıntılarla bunalırken, daha sonra yazdığı 35 sayfalık itirafnamesinde, tiksintiyle, dedesinin ona zaman zaman cinsel tacizde bulunduğunu anlatır. Dedesinin omletine zehir katarak öldürdüğünü de acıyla itiraf eder.

1943’te Nice’de, Naziler Yahudileri toplamaya başladığında, aile doktoru ona Amerikalı milyoner Ottilie Moore’un villasında saklanmasını teklif eder. Charlotte orada gizlenirken guaş boyayla çalıştığı otobiyografik resimlerinin devamını yaratır. Kendi eserlerini ve bazı kişisel aile eşyalarını paketleyerek bir mektupla birlikte orada bırakır. 35 sayfalık itirafnamesini de aile doktoruna teslim eder. Bu yazı yıllar sonra yayınlanır. Savaştan iki yıl sonra, 1947’de Amerikalı ev sahibi Moore, Nice’deki villasına girdiğinde bir notla birlikte söz konusu paketi bulur. Böylece resimler gün ışığına çıkar.

1943 yılında genç kız, yine bir göçmen olan Alman Yahudi’si Alexander Nagler ile evlenir. Genç çift gizlendikleri villada ele geçirilir ve Naziler tarafından Paris yakınlarındaki geçici toplama kampı olan Drancy’ye nakledilir. 7 Ekim 1943’te hayvan vagonlarıyla, Drancy’den Auschwitz’e doğru yola çıkarılırlar. O sırada beş aylık hamile olan genç kadın, 10 Ekim 1943’te kampa vardığı gün, karnında bebeği ile birlikte gaz odasında can verir.

1992 yılında Berlin’de bir liseye Charlotte Salomon’un adı verilir, 2006 yılında ise bir sokağa… 21 Nisan 2012’de doğup büyüdüğü Berlin’deki, Wielandstrasse 15 numaralı evinin kapısına, adına bir plaket çakılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün