İstanbul’dan Los Angeles’e bir başarı hikâyesi

Pediatri Profesörü, Los Angeles’teki Cedars Sinai Tıp Merkezi, Enfeksiyon ve İmmünolojik Hastalıklar Araştırma Merkezi Direktörü Moşe Arditi ile yaşamını, araştırmalarını ve gençlere tavsiyelerini konuştuk

Toplum
31 Aralık 2019 Salı

Eti Varon

İstanbul doğumlu, İstanbul Tıp Fakültesi mezunu pediatri uzmanı ve bilim insanı, meslek yaşamını çocukları etkileyen ve ömür boyu kalp hastası olmalarına neden olan bir kalp rahatsızlığına çözüm arayışlarına adayan Moşe Arditi, tıp alanının en önemli ödüllerinden biri olan Cedar Sinai Tıpta Öncülük Ödülünü aldı. Tıpta yeniliklere imza atmanın yanı sıra yeniliklerin kullanılır olmasını sağlayan ve aynı zamanda ardından gelen kuşakların eğitimine katkıda bulunanlara verilen bu ödülü ilk defa bir Türk doktoru alıyor. 

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Kadıköy Moda’da büyüdüm. Saint Joseph’ten mezun olduktan sonra İstanbul, Cerrahpaşa Tıp Fakültesine girdim. 1981’de mezun olduktan sonra ABD’ye gittim. Tıp sınavlarımı verene kadar iki yıl Yale Üniversitesi Pediatri Bölümünde çalıştım. 1983 yılında stajyerliğimi ve ardından ihtisasımı Chicago Üniversitesi Çocuk Hastanesinde tamamladıktan sonra 1991’de Los Angeles Çocuk Hastanesinde çalışmaya başladım. 1997’de doçent, 2002’de ise UCLA Tıp Okulunda profesör oldum. Bu sırada Pediatri Bulaşıcı Hastalıklar Bölümünün Başkanı olarak görev aldım. Halen Cedar Sinai Tıp Merkezinde Enfeksiyon ve İmmünolojik Hastalıklar Araştırma Merkezi Direktörü olarak çalışıyorum.

Çalışmalarınızı kısaca özetler misiniz?

Ana araştırma alanım, patojenler yani hasta edici virüs/bakteri ile vücut arasındaki ilişkiler üzerine olup özellikle vücudun hasta edici etkenlere verdiği doğal veya sonradan geliştirilen tepkilerden kronik iltihaplı hastalıklara yol açanlara odaklanıyorum. Örneğin damar sertleşmesi, alerjik astım ve diğer kronik akciğer hastalıkları gibi…  

Araştırmalarım hep çevrimsel yönde, yani hastalarda gördüğümüz klinik problemleri, laboratuvarda fareler üzerinde deneyebileceğimiz deneyler haline çevirip, buradan elde ettiğimiz sonuçları tekrar hastalara uygulayabileceğimiz tedaviler geliştirme şeklinde. Laboratuvarda patojenlerin damar sertliği ve diğer kalp hastalıklarına, özellikle ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde çocuklarda görülen bir numaralı kalp hastalığı olan Kawasaki hastalığına nasıl yol açtığına ve bununla ilgili yeni tedavi yöntemlerine odaklanıyoruz. 

Diğer araştırma alanım da mitokondrinin doğal bağışıklık sistemini ve iltihapları nasıl aktive ettiği, özellikle oksidasyona uğramış mitokondri DNA’sının ve DNA tamir enzimlerinin iltihaplı hastalıklara yol açmadaki rolü üzerine. 

Son yıllarda gelişen bir diğer araştırma konusu ise doğuştan gelen bağışıklık sisteminin rolü ile tümörlere ve metastaza karşı vücut bağışıklık tepkisinde kadın erkek farklarının hayvan modelleri üzerinden incelenmesidir.

Aldığınız ödül kimlere, kaç yılda bir veriliyor?

Cedar Sinai Tıpta Öncülük Ödülü 1982 yılından bu yana her sene veriliyor. Kazanan kişilerin araştırma yapmış olmaları, ulusal ve uluslararası dergilerde makalelerinin yayınlanmış olması, eğitimci ve pozitif bir rol model olması, yenilikçi düşünceleriyle tıp dünyasında değişim yaratmış olması ve tıp merkezlerinde doktorluk yapmış olması gerekiyor. Benim, dünyanın en üst düzey mecmualarında jüri onayından geçerek yayınlanmış 151 makalem, 12 kitap bölümüm ve 123 bilimsel makale özetim bulunmakta. Uzun süredir üzerinde çalıştığım ve çocuklarda tanı ile tedavisinde geç kalınması ile kalp rahatsızlıklarına sebep veren Kawasaki Hastalığının tedavisi üzerine yakın zamanda başlattığım insan üzerinde uygulanan klinik çalışmalar dünya tıp çevresinde dikkat çekti. 

Uluslararası birçok genç mezun ve bilim insanına danışmanlık yaptınız. Tavsiyeleriniz neler?

Öğrencilerime, genç araştırmacılara ve laboratuvarda çalışanlarıma her zaman Winston Churchill’in şu sözlerini hatırlatırım: “Başarı hiç dinmeyen bir coşkuyla bir başarısızlıktan diğerine gidebilme becerisidir.” Öğrenciler başarısızlıktan korkmamalı. Asla pes etmemeliler ve bilmeliler ki başarı başarısızlığın ardından gelir. Kilit bir noktada iyi bir danışman seçmenin önemini kavramış olmaktır. İyi bir danışman, danışanının çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutmalı. Ayrıca öğrencilerime çalışmak istedikleri laboratuvarları danışmanlarına göre seçmeleri gerektiğini söylüyorum. Öğrenciler başarıya hızlı gidilemediğinin bilincinde olmalılar. Çoğu başarılı kişi konumlarına gelene kadar en az 20-30 sene zorluklarla baş ederek, kendilerini adayarak çalışmışlar. Uluslararası gençlere tavsiyem eğer biyomedikal araştırmalarda başarılı olmak istiyorlarsa İngilizceyi efektif bir şekilde kullanmayı öğrenmeleri lazım. Keşfetmenin heyecanı gibisi yoktur. Kendini aşabilmek, bir bilim adamının en büyük motivasyonudur. Tıp bir maratona benzer. Kısa mesafeli koşu değildir asla. Bir boks maçındaki gibi birkaç kez yere devrilebilirsiniz. Ancak önemli olan ayağa kalkıp tekrar oyunun içine dönebilmenizdir.

Öğrencilere tavsiye edeceğim bir kitap var. Richard P. Feyman’ın ‘Keşfetmenin Hazzı’. 1965 Fizik Nobel Ödülü sahibi Feynman’ın kısa çalışmaları, konuşma metinleri ve röportajlardan oluşan bu kitap bilimin nasıl çalıştığını ve bilimsel buluşlar yapmanın hazzını anlatıyor.

Türkiye’deki araştırmalar konusunda tavsiyeleriniz var mı?

Türkiye’de bağışıklık sistemi araştırmalarına ayrılan kaynaklar kısıtlı. Geçtiğimiz birkaç senede Türkiye İmmünoloji Derneğinin konferanslarına davet edildiğim ve katılabildiğim için mutluyum. Bu etkinlikler sayesinde oldukça yetenekli Türk meslektaşlarımla tanışma ve işbirliği yapma fırsatı buldum. Ayrıca Türk doktora öğrencilerine laboratuvarımı tanıtmış oldum. Kanımca Türkiye’deki araştırmaları iyileştirmenin en iyi yolu ABD’li ve Türk İmmünolojilerin arasındaki ilişkileri arttırmaktır. Gelecek vaat eden genç araştırmacı ve öğrenciler ABD’de Türk bilim insanları tarafından yönetilen laboratuvar ve araştırma kurumlarına gelmeleri konusunda teşvik edilmeli.

Özel yaşantınızda neler yaparsınız?

İşim ve hasta görmenin dışındaki zamanımda büyük ölçüde ailem ile zaman geçiririm. Ayrıca caz dinlemek, her hafta sonu Fenerbahçe’nin maçlarını seyretmekten çok keyif alırım. Caz plakları ve CD koleksiyoneriyim.

Japonya’ya seyahat etmeyi çok seviyorum. Sadece bağışıklık bilimi üzerine çalışmalarda çok ileri oldukları için değil tabii ki. Kültürlerini, yemeklerini ve caz müziğine olan tutkularını da seviyorum.

 



Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün