Hanni Weissenberg Levy: Holokost tanığı

Holokost sırasında ailesini kaybeden, Gestapo’nun elinden kaçan, Viktoria Kolzer tarafından hayatı kurtarılan, savaş sonrasında yaşanan tarihe tanıklık ederek, Nazi zulmünden Yahudileri kurtaranların tanıtılması ve onurlandırılması için çalışmalar yapan kadının hikayesi…

Sara YANAROCAK Kavram
11 Aralık 2019 Çarşamba

16 Mart 1924 yılında Berlin’de doğan Hanni Levy, liberal Yahudi bir ailenin çocuğu olarak yetişti. Babası fotoğrafçı, annesi ev hanımıydı. Babası her zaman, ”Biz Almanız, din ise ayrı bir konudur” derdi. Ailesini çok erken kaybetti. Baba Felix Weissenberg (1883-1940) 1939’da savaşın başlamasından hemen sonra, tarımda zorla çalıştırılmaya mahkûm edildi. Kısa bir süre sonra buna alışık olmayan bedeni iflas etti ve öldü. Büyük bir bunalıma düşen anne Alice Weissenberg (1890-1942) ise, tıbbi hiçbir tedavi görmediği için tükendi ve can verdi. Daha sonraları Hanni Weissenbeg Levy, anne ve babasının bu kadar genç öldükleri için şanslı olduklarını anlatırdı. “Daha sonraki yıllarda korkunç acılara maruz kalacaklardı, çok büyük acılar çekeceklerdi. Bütün bunları çekmeden ölüp kurtuldular” demekteydi. Büyükannesi Cecilia Oberlander, 1942 yılında Berlin’den Terezin Toplama Kampına gönderildi ve 1943 yılında orada öldü.

Hanni Weissenberg, 1931’de öğrenimine bir Alman devlet okulunda başladı,1935’te devlet okullarında Yahudilerin öğrenim görmeleri yasaklanınca, onu Joseph Lehmann adlı reformist bir Yahudi okuluna verdiler. 1939 yılında ilkokuldan mezun olunca, onu bir Yahudi ailenin evine dadı olarak yerleştirdiler. Orada bir yıl kaldı. Tekrar okula başladıktan üç ay sonra, Yahudi olduğu için oradan alınarak, 16 yaşına kadar zorla Alman Hava Kuvvetleri’nin, paraşüt kumaşları üreten fabrikasında çalıştırıldı.

Gestapo’dan kaçış

Başlangıçta, kimsesiz olmasına rağmen Yahudi bir ailenin yanında barınırken, bir gün Gestapo Yahudi evini bastı, o sırada kendisi aynı odada değildi. Gestapo onu ararken, odasının kapısını kilitledi ve balkon demirlerinden aşağı doğru süzüldü. Başka bir apartman dairesinin balkon demirlerine atladı. Elinde ceket ve çantasından başka hiçbir şeyi yoktu. Paltosunu bile giymemişti, birkaç gün önce makineye kaptırdığı parmağı hâlâ çok kanıyordu. Hanni, ”Soğukkanlı bir biçimde sokakta yürümeye başlamıştım. Hiç bir planım yoktu ama göze çarpmamam gerektiğini çok iyi biliyordum. Güvendiğim bazı arkadaşlarıma gittim. Arkadaşlarımın bulduğu bir berberde, saçlarımı açık sarıya boyattım. Kimlik araştırması yapmamayı kabul eden bir doktorda parmağımı tedavi ettirdim. Bana Hannelore Winkler adıyla, yeni bir sahte kimlik yaptırdılar.1943’e kadar arkadaşlarımın korumasında yaşamaya devam ettim” derken sık sık gözleri dalıyordu.

Hanni’nin hayatını kurtaran Kolzer Ailesi

Hanni Weissenberg, o günlerde, karanlıkta göze çarpmadığı için, sık sık sinemaya giderdi. Yanına sığındığı arkadaşlarının, vaziyetlerinin giderek tehlikeye girdiğini fark edince, bu kez de dost olduğu, sinemanın gişesinde çalışan kadının evine sığındı. Viktoria Kolzer (1902-1976), Hanni’yi kendi evine, kocası Jean ile birlikte yaşadığı, Nollendorfstrasse 28 numarada yaşadığı evine götürdü ve onu gizlemeye başladı. Hanni, Nazi rejiminin çöküşüne kadar çiftle birlikte kalmayı başardı. Viktoria Kolzer, yemek karnesi kartlarını onunla paylaşıyordu. Kolzer’ler kızın hayatını kurtarmışlardı. Oğulları cephede çarpışıyordu. Jean Kolzer kangrenden ağır hasta olup, 1945 yılında erken yaşta hayatını kaybetti. O dönemde, Hanni onlara kendi kızlarıymış gibi yardım ediyordu. “Viktoria ile anne kız gibiydik. Bu yeni hayatıma o kadar alışmıştım ki, gerçekte onlar için ne kadar tehlikeli olduğumu unutuyordum.” Hanni, Viktoria ile birlikte bombalama gecelerini ve Nazi rejiminin çöküşünü yaşadı. Onu seven bazı aileler ile iletişimini hiç koparmadı.

Savaş sonrası

Berlin’in Kızıl Ordu tarafından serbest bırakılmasından sonra Weissenberg, Sovyet askerlerinin, Berlinli kadınlara yaptıkları taciz ve tecavüzlerden kendini zor bela koruyordu. Daha sonra Rus askeri polisinin, askerleri kontrol altına aldığını ve zapt ettiğini öğrenince rahat bir nefes aldı. Viktoria ile birlikte, artık sokağa rahatça çıkabiliyorlardı, ikisi daha sonra, bombardımanlar sırasında terk etmek zorunda kaldıkları eski evlerine geri dönebildiler. Hanni, ABD ordusunda sekreterlik işi buldu, artık hayatı düzene girmeye başlamıştı. 1946 yılı sonunda, Paris’ten bir mektup aldı, annesinin öz dayısı Paris’te asılan ‘hayatta kalanlar listesinde’ onun adını bulunca, temasa geçmiş ve onu Paris’e çağırmıştı. Genç kız, Paris’e dayısının yanına gittiğinde orada, Alman Yahudi’si bir gençle tanıştı. Evlendiler ve fotoğrafçı dükkânı açtılar. İki çocukları ve beş torunları oldu. Hanni Berlin’le ve onu kurtaran Alman dostlarıyla olan ilişkilerini asla koparmadı. Pek çok Holokost Kurtulanı’nın aksine Almanca konuşmaya devam etti. ”Çocuklarınızı okşayıp severken, ana dilinizden başka hiçbir dilde konuşamazsınız” diyordu.

Hanni Levy, 95 yaşındayken, 23 Ekim 2019’da, Paris’te yaşama veda etti.

Çağdaş tanık…

Hanni Levy, 6 Ağustos 1958’de, Berlin Senatosunun Nazi zulmü altında yok edilen Yahudilere yardım edenlere ve onları gizleyenlere, onur ve destek sağlamak konusunda kurulan Unbesungene Helden girişiminin bir parçası olarak, Berlin’e Gelip, Viktoria Kolzer’in ödül alması için, başvurdu. Kasım 1960’da bu istek kabul edildi ve Viktoria Kolzer, Senato’dan ayda 50 DM tutarında küçük bir ‘fahri destek’ aldı. 1978 yılında, Kudüs’teki Yad Vaşem Holokost Müzesine başvurarak listesinde yazılı olan Viktoria ve dostları Elfriede ile Grete’nin isimlerini vererek, onların, Yad Vaşem’in ‘Uluslararası Dürüstler’ olarak onurlandırılmalarını sağladı.

Daha sonra Almanya’ya gönderdiği “Bana İkinci Kez Hayat Verdin” başlıklı yazısıyla, o yıl Almanya’da yayılanan,1940-45 yılları arasındaki Berlin’deki ‘Direniş Yeraltı Kataloğu’nda bu yazısını yayınlattı.

Levy, okullarda dâhil olmak üzere, Almanya’ya birçok kez gelerek, Almanya Direnişi Anma Derneğinde, tarihsel bir tanık olarak konuşmalar yaptı. Berlin’deki, Nollendorfstrarsse 28 No’lu evin kapısına Viktoria ve Jean Kolz adına plaket konulmasına ön ayak oldu.

2011 yılında film yönetmeni Claus Rafle, yarı belgesel filmi ‘The Invisible- We Want Live’ (Görünmezler-Yaşamak istiyoruz) çalışması bağlamında, onunla söyleşiler yaptı. Film 2009 yılında Hanni Levy ile yapılan röportajları da içeriyor. Film 2017’de gösterime girdi. Aynı zamanda yine Claus Rafle tarafından yazılan ‘Görünmez, Hayatta Kalmayı Başarabilen’ adlı kitabı da yayınlandı. Aynı nedenle, Levy gazete, dergi ve televizyon kanalları için bir dizi röportaj verdi.

Levy’nin kişisel tarihine ait bazı tarihi belgeler, şimdi Berlin Müzesinde bulunmakta. Bunlar arasında, Hanni Levy ile birlikte, 41 ile 42 yılları boyunca paraşüt fabrikasında çalışmaya zorlanan ve sınır dışı edildikten sonra o arkadaşları tarafından, genç kıza gönderilen iki veda mektubu da yer alıyor.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün