Yahudileri kurtaran yiğit kadınlar: SOFKA SKIPWITH - SUZANNE SPAAK

1907 doğumlu Sofka Skipwith bir prensin kızıydı. Sofka, Yahudi mahkûmlardan duyduğu trajik hikâyelerden derinden etkilenerek onlara yardım etmeye karar verdi. Suzanne Spaak ise Yahudi çocukların hayatlarını kurtarma uğruna canını vermişti.

Sara YANAROCAK Kavram
27 Kasım 2019 Çarşamba

1907 doğumlu Sofka Skipwith (doğumu Dolgorouky), Prens Peter Alexandrovitzc Dolgorouky’nin kızıydı. Rusya’nın St. Petersburg kentinde doğdu. Dedesi Prens Dolgorouky, İmparatorluk Mahkemesi Büyük Mareşali ve Moskova’nın kurucularının soyundan gelmişti. Eski bir Rus mülteci olarak, başka bir sürgün ailesinden olan kocası Leo Zinovieff ile İngiltere ve Fransa’da yaşadı. Peter ve Ian adında iki oğulları oldu. 1937’de Sofka, kocasından boşandı ve 1942’de Kraliyet Hava Kuvvetleri’nde aktif olarak hizmet eden İngiliz Gray Skipwith ile evlendi. Oğulları Patrick 1939’da doğdu.

Fransız ordusu Haziran 1940’da Almanlara yenildiğinde, Sofka Paris’te yaşıyordu. 1940 Kasım’ında Almanlar tarafından tutuklandı ve düşman yabancılar olarak tanımlanan diğer İngiliz vatandaşlarıyla birlikte, sivil bir toplama kampı olan Besançon’da hapse atıldılar. Mayıs 1941’de, 400 kadar İngiliz vatandaşı tutuklu Vittel Gözaltı Kampına gönderildiler. Sofka, 1944 Temmuz’unda İngiltere ile Almanya arasındaki mahkûmlar karşılıklı olarak takas edildiklerinde, serbest bırakıldı.

1943 yılının başında, Latin Amerika pasaportlu veya vizesi bulunan 280 Polonyalı Yahudi, Varşova’dan Fransa’da Vittel’e getirildi. Bu pasaportların bir kısmı Latin Amerika hükümetlerinin izni olmadan, İsviçre’deki ve diğer ülkelerdeki konsolosluklar aracılığı ile yapılmıştı veya temin edilmişti. Sofka, Yahudi mahkûmlardan duyduğu trajik hikâyelerden derinden etkilendi ve onlara yardım etmeye karar verdi.

Sofka daha sonra kaleme aldığı otobiyografisinde, (Sofka-Bir Prensesin Otobiyografisi, 1968) “Yeni gelenler hakkında bizi vuran şey, onların şaşkın ve bezgin görünüşleriydi. Çok sıkıntılıydılar ve dehşet içindeydiler. Çok az konuşuyorlardı ve bitap bir biçimde yürüyorlardı” diye yazıyordu.

Sofka ve İngiliz mahkûmlardan olan arkadaşı Madeleine White (daha sonra Steinberg), Yahudilere ellerinden geldiğince yardım etmeye çalıştılar. Ayrıca Sofka’nın Vittel’deki Yahudi gençliğine dağıttığı sahte belgeleri temin eden Fransız direnişi ile düzenli temaslarını sürdürdüler.

3 Nisan 1943’te Sofka, kamptaki Güney Amerika pasaportu sahipleri olan Yahudilerin isimlerinin bir listesini diş macunu tüpüne yerleştirmeyi başardı. Lizbon’a ve Batı diplomatlarına ulaşmak isteyen Fransız partizanlara teslim edildi. Böylece bu Yahudilerin sürgüne karşı korunacağı garanti altına alınacaktı. Listeye, acil durumun diplomatik kanallardan hızlıca hareket etmesi gerektiği vurgulanarak, trajik durum hakkında detaylar eklendi.

Yahudiler ölüm kamplarına gönderildi

Ocak 1944’te Almanlar, Yahudi mahkûmlar tarafından Vittel’de, düzenlenen Latin Amerika pasaportlarının geçerliliğini kontrol etmeye başladı. Pasaportların geçersiz olduğu sonucuna vardılar ve Latin Amerika hükümetleri bu belgeleri tanımadıkça, belgelerin sahipleri sınır dışı edilerek ölüm kamplarına gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.

Onlar için geçerli belgeler elde edilmeye çalışıldı, ancak ne yazık ki, gerekli sertifikalar Vittel’e ulaşıldığında çok geç kalınmıştı. Nisan ayının sonunda ve Ağustos 1944’te, 60’tan fazla Yahudi, Drancy Kampı yoluyla Auschwitz-Birkenau’ya kadar, Vittel’den iki grup halinde sürüldüler. Sofka, sınır dışı edilen Yahudilere yardım etmek için çok az şey yapabiliyordu. Vittel’den ayrılmaları sırasında onu şoka uğratan sahnelere tanık oldu

“Polonyalı Yahudiler, bu trenin ne ifade ettiğini çok iyi biliyorlardı. Bizim için ‘sürgün etmek’ sadece bir sözdü… Daha sonra Bergen-Belsen Kampında gördüğümüz işkence görmüş iskeletleri, o anda onlarla ilişkilendirmek aklımıza bile gelmemişti. Ama onlar, bu olacakları çoktandır biliyorlardı” diye anılarına kaydetmişti.

Polonyalı Yahudilerin ilk sınır dışı edilmelerinden sonra Sofka ve Madeleine kamptan çok sayıda çocuğun sağ olarak çıkmasını sağlamak için direniş hareketiyle olan temaslarını kullandılar. Yahudi bir bebeğin hayatını kurtarmayı başardılar. Annesi Naziler tarafından hastaneden alınmış, ancak bebek geride kalmıştı. Sonunda Sofka ve arkadaşı, bebeğin de öldürüleceğinden korktukları için onu kamptan kaçırmayı başardılar. Savaştan sonra bebeğin ailesini bulmak için araştırma yapıldığında hepsinin gaz odalarında can verdikleri anlaşıldı.

Sofka, 1994 yılında İngiltere’nin Cornwall şehrinde kalp yetmezliğinden yaşama veda etti.

14 Haziran 1998’de Yad Vaşem (Kudüs’teki Holokost Müzesi), Sofka Skipwith’i  ‘Uluslararası Dürüst’ olarak tanıdı ve ‘Dürüstler Ormanı’nda adına ve onuruna bir ağaç dikildi. 

SUZANNE SPAAK—Yahudi çocukların hayatlarını kurtarma uğruna canını veren kadın

Suzanne Spaak, Paris’te bir film yapımcısı olan eşi Claude ve iki çocuğuyla birlikte mutlu bir hayat yaşıyordu. Çocuklarını çok mutlu bir ev ortamında büyütüyordu. Suzanne ünlü bir Belçikalı bankacının kızıydı. Belçika Dışişleri Bakanı’nın yeğeniydi. Çok yüksek yaşam standartlarına sahip, varlıklı bir kadındı. Buna rağmen, Almanların Fransa’yı işgal etmesiyle birlikte buna katlanamadı ve direnişe katılmaya karar verdi.

Spaak,1942’de, ‘Yeraltındaki Irkçılıkla Mücadele Ulusal Hareketi’ne (MNCR) destek vermeye başladı. 1945 yılında Yiddish New Press gazetesinde, onun hatırasına yayınlanan bir makalede, MNCR’de aktif rol oynayan B. Aronson’un ve meslektaşlarının, aralarına katılan bu yeni üyenin yardımcı olabilme yeteneğinden yoksun olduğunu zannettikleri, ondan şüphelendiklerini, ancak kısa bir süre sonra onu yanlış değerlendirdiklerini fark ettiklerini yazıyordu. Onlara katıldığı zaman Spaak, “Bana ne yapacağımı söyleyin… Böylece Nazizm’e karşı mücadelede hizmet ettiğimi daha iyi anlayacağım” demişti.

Spaak ona verilen bütün görevleri başarıyla yerine getirdi; Paris’in büyük yüzölçümünü hiç düşünmeden yaya olarak yürüdü ve Yahudileri saklayabilmek,  onların hayatları için bu işe girişme cesaretini bulacak bir hastane arayışına çıktı. Bu görev sırasında kendi yüksek sosyal seviyesini kullandı. Rejimin muhaliflerine ve Yahudilere karşı yapılan zulümlere karşı, din adamlarının, yazarların ve hâkimlerin kapılarını çaldı. Diğer zamanlarda ise Spaak basit bir yeraltı operatörü olarak işlev görmüş, yazılı ve basılı olan broşürleri, her yerde korkmadan dağıtmıştı.

Aronson makalesinde, onun görev bilincinden ve idealine olan bağlılığından söz ederken, onu; “İnsanları, kendi özel hayatlarını, servetlerini, kişisel egolarını ve rahatlarını düşünmeden, koşulsuz fedakârlık göstermelerini istiyor ve onları destek vermeleri için ikna ediyordu” diye anlatıyordu.

Suzanne Spaak, Ayrıca ‘Kızıl Orkestra’ kod adıyla görev yapan, bir casusluk ağının da aktif görevlisiydi. Cesaretle, zor konularda faydalı fikirler ve önerilerde bulunuyordu. Özellikle sınır dışı edilecek küçük Yahudi çocukları kurtararak, hayatını korkusuzca risk altına sokuyordu.

İki çocuklu ve mutlu bir yuvası olmasına rağmen Spaak, Yahudi çocuklarının başına gelen bu trajediden çok etkilenmiş ve allak bullak olmuştu, artık kendi rahat ortamında mutlu yaşayamıyordu. 1943 yılının başında, Yahudi çocuklarının sınır dışı edilme operasyonu hakkında bilgiler edinen Spaak, Papaz Paul Vergera’nın ve Marcelle Guillemot’un bu konuda hazırladığı planlara dâhil oldu. Bu plana göre listede adları olan 60 Yahudi çocuğunu kaçırıp onları emniyetli bir şekilde gizleyeceklerdi. Suzanne birkaç küçük çocuğu kendi evinde gizlemeye karar verdi. Ancak bir süre sonra daha emniyetli bir yere aktarmak için geçici olarak, onları gizlemesi istenmişti. Yine aynı dönemde bu çocuklar için sahte yiyecek karneleri temin etti ve giysiler toplayarak, ihtiyaçlarını karşıladı.

Ekim 1943’te, Suzanne Gestapo tarafından tutuklandı. Fresnes’teki bir hapishaneye kondu. Tutuklanmadan hemen önce, bir fırsatını bulup, kurtarılacak diğer Yahudi çocukların isim listesini ve adreslerini direnişteki bir arkadaşına ulaştırabilmişti. Böylece o çocukların kurtarılabilmesinde de paydaş olmuştu. 12 Ağustos 1944 tarihinde, Paris’in özgürlüğüne kavuşturulmasından birkaç gün önce, Almanlar Spaak’ı idam ettiler.

21 Nisan 1985 yılında, İsrail’deki Holokost Müzesi, Yad Vaşem, Suzanne Spaak’ı ‘Uluslararası Dürüst’  unvanı ile onurlandırdı.

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün