Yahudilikte 60 gün: Günahlarımız ve sevaplarımızla hesaplaşma

Batı takviminde senenin son ayı olan Aralık ayının aksine, Yahudi takvimindeki son ay olan Elul ayı, genellikle Ağustos veya Eylül’e denk gelir. Elul, o dönemdeki bayramlarımız olan Roş Aşana ve Yom Kipur gibi Büyük Bayramlara ve yeni yıla hazırlık olarak kendimizi incelediğimiz ve kendimizle hesaplaştığımız bir ay olarak kabul edilir.

Kavram
29 Ağustos 2019 Perşembe

R.Simon Jacobson, 60 Gün-  Büyük Bayramlara Spiritüel Olarak Hazırlık Kılavuzu  yazı dizisinde, Roş Hodeş Elul’den başlayarak 60 gün boyunca her günün anlamı, bu günden nasıl faydalanabileceğimiz, ve günlük spiritüel egzersizlerimiz için bilgi ve tavsiyelerde bulunuyor. 

ELUL ve İÇE DÖNÜŞ 

Senenin Sonu 

Batı takviminde senenin son ayı olan Aralık ayının aksine, Yahudi takvimindeki son ay olan Elul ayı, genellikle Ağustos veya Eylül’e denk gelir. Elul, o dönemdeki bayramlarımız olan Roş Aşana ve Yom Kipur gibi Büyük Bayramlara ve yeni yıla hazırlık olarak kendimizi incelediğimiz ve kendimizle hesaplaştığımız bir ay olarak kabul edilir. Bu bakımdan, teşuva yaptığımız, yani pişmanlık içinde , asla geç kalmadığımızı, dua ederek kaderimizi değiştirebileceğimizi ve bağışlanacağımızı ümit ettiğimiz ve Tanrı’ya döndüğümüz bir aydır.

 

Elul ayı İlahi merhametin ayı sayılır, çünkü o ay Moşe, Tanrı’nın merhamet göstermesi ve bağışlaması için, son 40 gününü dağda geçirir. Moşe dağda iken, bir insanın Tanrı’yı en iyi tanıyabileceği mertebeye gelir ve Tanrı da ona “Merhametinin On Üç Özelliği”nin sırlarını ortaya çıkararak öğretir. (Mısır’dan Çıkış 33:18-34:8) Elul günlerine bu yüzden,  “lütuf günleri” veya “merhamet günleri” deriz, çünkü bu dönemde Tanrı Moşe’yi dinlemeye hazırdı ve Moşe bağışlanma ve yenilenme yakarışlarında başarılı olmuştu. O günden sonra, Elul ayı İlahi merhametin ve bağışlanmanın ayı olur.

 

 Elul ayının böyle bir güce sahip olmasının nedeni budur-bu ay “Kralın meydanda olduğu ve bütün halkı keyifle ve gülümseyen yüzüyle ağırladığı bir aydır. Merhametinin On Üç Özelliği her birimize ışık saçar. Elul ayı Tanrı ile Onun halkı arasındaki derin sevgiyi su yüzüne çıkarır. Bu nedenle, bu ayı ve Yom Kipur ile biten 40 günlük dönemin tamamını dualara, şofar sesine, iç hesaplaşmaya ve teşuvaya adıyoruz.ˡ 

Elul ayının ruhsal enerjisini, isminin taşıdığı çeşitli anlamlarında hissederiz. Bu anlamların her biri, bu dönemde yapmamız gereken manevi çalışmanın farklı yönlerini yansıtır.

YOLCULUK BAŞLIYOR 

Şu sahneyi gözünüzün önüne getirin: 

Evli biri, eşini en kötü şekilde aldatmıştır-ilişkilerinin özüne leke sürmüştür. Güven denen o narin şey kırılmıştır. 

Ortaya şöyle bir sorun çıkıyor: 

Zarar görmüş olan bu ilişki onarılabilir mi, böyle büyük bir ihanetten sonra tekrar kurulabilir mi? 

 40 gün boyunca, “iman dolu bir çoban” arabuluculuk yapmaya çalışır. Tatlı sözler söyler, yalvarır, dua eder ve eşleri barıştırmak için elinden geleni yapar. Ancak tüm çabalar boşunadır. 

Sorulması gereken soru : 

Bu arabulucu pes mi etsin, yoksa barış çabalarında ısrarcı olmaya  devam  mı etsin ? Bu göz ardı edilecek bir soru değil. İşin ucunda sadece ilişki değil, hayatın kendisi vardır. 

İşte Elul ayının özü budur. 

Yahudiler Tanrı’ya en kötü şekilde ihanet etmişlerdir: Tarihin en önemli anı sayılan Tanrı ile Sinay Dağında karşılaşma olayından sadece 39 gün sonra, Altın Buzağı’yı inşa ederler! Üstelik Tanrı’nın başka tanrılara tapmama emrini açıkça kabul ettikten sonra! 

Yahudilerin ne yaptıklarını gören Moşe, Tanrı’dan aldığı taş levhaları parçalar ve halkının affedilmesi için dua etmek üzere dağa geri döner ve 40 gün orada kalır. Ancak boşunadır. Tanrı merhamet etmeyecek ve affetmeyecektir. Bu 40 günlük süreye “Gazap Günleri” adı verilir. 

Ancak Moşe vazgeçmez. 40 gün boyunca bin bir şekilde rica ettikten sonra, soğukkanlılığını bozmadan dağa geri döner ve 40 gün daha orada kalır. 

İşte Elul ayının gücü, Moşe’nin Tanrı’nın merhametine olan sarsılmaz inancından gelir. Bu güç, umudun gücüdür. Gerçek umut, durmak bilmeyen, ısrarlı ve sarsılmaz bir güçtür. Sonsuz umudun gücü-Tanrı’ya ve Onun sonsuz bağışlama ve merhamet gücüne olan sınırsız inancın, Tanrı’nın bize olan inancının, bizimle Tanrı arasındaki koşulsuz sevgi ve ‘tam’ inancın gücüdür. (Zira sonuçta, Tanrı’ya ihanet ettiğimiz zaman aynı zamanda, kendimize-ruhumuza, özümüze, İlahi isteğimize ve hayattaki en büyük görevimize ihanet etmiş olmuyor muyuz?) 

Sonunda, 40 gün sonra, Kipur Gününde, Moşe’nin çabaları sonucunu verir. 

Elul, Moşe’nin yolculuğunun öyküsüdür. Tehlikeye düşmüş olsa bile, gerçek ve kalıcı bir ilişki kurmanın öyküsüdür. Moşe’nin Elul deneyimi, “Kral’ın meydanda olduğu” ve On Üç Merhamet Özelliğini ışık gibi saçtığı bu ay boyunca, bize özel bir sevgi ve merhamet enerjisi sağlar.  

 

 

Elul 2

 

2 Eylül Pazartesi

KİŞİSEL ÖNYARGILARI TANIMLAMA

 

Tanrı Avraam’a “yurdunu, doğduğun yeri, ebeveynlerin evini terk et ve Benim sana göstereceğim topraklara git” dediği zaman, bize yani Avraam’ın torunlarına, benliğimizi keşfetme yolculuğuna çıktığımız zaman, geride kendimize ait üç sübjektiflik şeklini terk etmemiz gerektiğini öğretir:

 “Toprakların” sözcüğü, sübjektifliğin ilk seviyesi olan toplum ile cemaatin etkisini, akranlarımızın baskısını ifade eder ve bunlar içimize işleyerek bizi derinden etkiler. Hepimiz başkaları tarafından beğenilmek ve onaylanmak isteriz ve davranışlarımızı ona göre ayarlarız.

 

“Ebeveynlerin evi”, sübjektifliğin ikinci seviyesi olan ailenin etkisini belirtir. Bu etki o kadar hafif görünebilir ki, onu fark etmeyiz bile. Çoğunlukla, ailemizin tutumlarının kendi iyi veya kötü tutumlarımıza nasıl derinden nüfuz ettiğinin farkına varmayız.

 

“Doğum yerin” ,üçüncü sübjetiflik seviyesini gösterir; bu da doğuştan gelen, insanın kendi  kendisine olan sevgisidir. Her insanın kendi çıkarları, gözlerini kamaştırır ve kimsenin bu duyguya bağışıklığı yoktur.

 

Bu, ailemizden veya cemaatimizden öğrendiğimiz bütün iyi şeyleri bir kenara bırakmalıyız, demek değildir. Bu,  her şeyden önce, bu etkilerin davranışlarımızı, fikirlerimizi ve düşünce kalıplarımızı nasıl etkilediğinin farkına varmalıyız demektir. Ancak o zaman kendimizin kim olduğunu, ne düşündüğümüzün, ne bildiğimizin ve neye inandığımızı öğrenmeye başlayabiliriz.

 

Aynı şekilde, aslında kendi çapında bir günah sayılmayan kişisel önyargı veya kendini sevme, bunu kabul etmediğimiz ve görüşümüzü çarpıtmaya başladığı zaman bir günaha dönüşür.

 

Kendinize sorun:

 

Gelenekleri  (veya politik olarak doğru düşünceleri) hangi noktada körü körüne izlediğinizi ve hangi noktada üzerinde dikkatlice düşünerek ulaştığınız kendi gerçek yolunuzda olduğunuzu ayrıştırabiliyor musunuz?

 

·        Günün alıştırması:

 

 

 

-Dün cereyan etmiş olan kayda değer bir olayı seçin ve bu olay ile ilgili olarak, yukarıda bahsettiğimiz üç sübjektiflik seviyesi ile davranışlarınızın ve tepkilerinizin nasıl şekillendiğini tanımlayın.

 

 

 ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 

60 DAYS-A SPIRITUAL GUIDE TO THE HIGH HOLY DAYS BY SIMON JACOBSON

60 Gün- Büyük Bayramlara Spiritüel Olarak Hazırlık Kılavuzu 

Çeviri: Lizet Deadato

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün