İstanbul’a Yeni Bir Kilise

Silvyo OVADYA Toplum
7 Ağustos 2019 Çarşamba

Geçtiğimiz cumartesi televizyonu açmışken (yazın gündüz genelde televizyonu açmayız) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yeşilköy’de bir kilisenin temel atma törenindeki konuşmasını dinleme olanağı buldum. Çok sevindim! Çok sevindim ülkemizde yeni bir kilisenin inşasına izin verildiği için. Çok sevindim ülkemizdeki nüfusları on sekiz binleri bulan Süryani Kadim Cemaati ilk kez İstanbul’da kendi malları olan bir kilisede dua etme olanağına kavuşacakları için. Ülkemizde kimse, gerek Osmanlı’da, gerek Türkiye Cumhuriyeti’nde yoğun milliyetçilik akımlarının yaşandığı dönemler dahil, vatandaşların dini ne olursa olsun ibadet haklarının sınırlandırıldığını veya yasaklandığını iddia edemez. Bazı dönemlerde çocuklara dini eğitim verilmesiyle ilgili bazı soruşturmalara varan incelemeleri hatırlar gibiyim. Ancak aynı serbestiyi özellikle yeni kilise inşaatları için söyleyemeyiz. Özellikle Anadolu’nun çoğu şehrinde günümüzde kullanılmayan, bir bölümü harabeye dönüşmüş binler mertebesinde Rum, Ermeni ve Katolik kilise bulunmakta. Bildiğim kadarıyla bunları izin alarak restore etmeniz yeni bir kilise inşa edilmesinden daha kolaydır herhalde. Bu açılış sonrasında konuyu bilebilecek üç-beş kişiye danıştım ve bana Cumhuriyet döneminde yapılmış kiliseleri saymalarını rica ettim. Biri, 1958’de genişletilen Kemeraltı Caddesi yüzünden istimlak edilen, 1962’de yeniden inşası gerçekleşerek 1966’da ibadete yeniden açılan Karaköy’deki Surp Krikor Lusaroviç Kilisesini hatırlattı. 2004 yılında, açılışında bulunduğum, Antalya Belek’te ‘Dinler Bahçesi’nin içinde, yerleşme yerine bir hayli uzak bir noktada, mescidin yanı sıra kilise ve sinagog da yer alıyor. Söz konusu bahçe Türkiye - AB diyalogunun doruk noktasına çıktığı dönemde yapıldı, ülkemizdeki dinlere karşı hoşgörü ve anlayışlı yaklaşımın bir göstergesi olarak vücuda getirildi.

Bir başka bilen ise havalimanlarında oluşturulan ve üç dine hizmet veren ibadet odalarından (mescit, midraş, şapel) bahsetti.

Benim beklentim bu değil. Alanya’da yaşayan, çok da dindar olduklarına inanmadığın 40 bin civarında, çoğu emekli Alman’ın bir kiliseye sahip olmak için vermiş oldukları ve sonuç alamadıkları çaba aklıma geldi. Koca Türkiye’nin niye bu izni vermediğimizi anlayamadım. Üstelik çok sayıda camimizin vatandaşlarımıza, hatta sadece Alman vatandaşı olmuş Türklere ve Türk kökenlilerine hizmet veren Almanya’nın vatandaşlarına?

Cumartesi gününü bir dönüm noktası olarak addediyorum. Bu iznin Süryani Kadim Ortodoks Toplumuna verilmiş olması onlara bir haktır. Ülkemiz yöneticilerinin de bunu uygun görmeleri gerçekten çok önemli. O gün önceden programlanmış bir toplantım olduğu için davetli olmadığım halde gitmeyi düşündüğüm bu temel atma törenine katılamadım. Açılışına katılmak için iki yıl sabredeceğim. Yıllardır sayısız toplantıda karşılaştığımız Süryani Metropoliti Mor Flüksinos Yusuf Çetin, yıllardır tanıdığım Cemaat ve Vakıf Başkanı Sait Susin’in o gün yaşadıkları mutluluk suratlarından okunabiliyor, görülebiliyordu. Kilisenin adını da burada bir kez daha belirtmek istiyorum: Yeşilköy Mor Efrem Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi. Son bir bilgi; kilisenin inşaatının gerçekleşeceği alanda önceden bir Latin Katolik Kilisesinin var olduğu ve gereken iznin daha kolay verilebildiği söyleniyor. Değerli kardeşlerim, yeni kiliseniz hayırlı olsun.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün