İsrail’de Türk Filmleri Haftası’nda duygusal anılar

Türk Filmleri Haftası, ikinci kez İsrail seyircileri ile buluştu. Film Festivali, 23-30 Haziran tarihlerinde, Van Lear Institute of Jerusalem tarafından önce Kudüs sonra da Tel Aviv şehirlerindeki sinemateklerde gerçekleşti.

Elda SASUN Dünya
3 Temmuz 2019 Çarşamba

Tanıtım haftasında İsrail medyasında şöyle bir yazı yer aldı: “İki ülkenin konumu ve coğrafi açısından yakın olmalarına rağmen, Türkiye ve Türk halkının güncel sanat, kültür ve sosyal yapısını İsrail’de pek yakından izleyemiyoruz. Türk kültürünü en güzel bir şekilde yansıtan bu sanat dalıyla sizlere ufkunuzu zenginleştirecek seçkin ve keyifli bir izlenim macerası diliyoruz.”

Etkinlikte yer alan filmler arasında Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Ahlat Ağacı’ (The Pear Has Fallen Far from the Tree), Ali Vatansever’in ‘Saf’ (A World Built, A World Destroyed), Orhan Pamuk’un İstanbul’u tanıtan belgeseli ‘Seeing Bosporus, Even from a Far’, dilsiz bir kızın hayatını anlatan Guillaume Giovanetti ve Çağla Zinciri’nin ‘Sibel’, Can Ülkay’ın Oscar adaylı ‘Ayla’ filmi yer aldı.

Filmlerin yanı sıra, gösterim öncesi film konularıyla bağdaşan bilgilendirici konferanslar da katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi.

AYLA VE KORE İLE  DUYGUSAL ANILAR

2017 yılında, Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek ve dramatik bir hikâyeyi beyazperdeye taşıyan ‘Savaşın Kızı – Ayla’ filmini izlemiş olmamama rağmen, bu kez filmi ikinci kez oğlumla birlikte izlemek istedim. Bu seçimin benim için birkaç özel nedeni vardı.

Film öncesinde Kore Savaşı ve Türkiye ile ilgili konferansı sunacak genç Dr. Nadav Solomonovich ile Kore Savaşını ele alan doktora tezini yazarken tanışmıştım. İstanbul Sabancı ve Boğaziçi Üniversitelerinde de eğitim görmüş Solomonovich, bizlere 1950-1953 yıllarında NATO yolundaki Türkiye ve Kore Savaşına katılma kararlarını anlattı. Filme ismini veren ve Türk askerleri tarafından savaş meydanında bulunup himaye altına alınan Koreli kız Ayla filminin sunumunda, bana de duygusal anlar yaşatan sahneler olmuştu. Sevgili babam Rıfat Sasun, askerliğini 1951-1952 yıllarında Kore’de yapmış, filmde çekilen yerlerde bulunmuştu. Babamın çok sayıda belgelediği fotoğraflarında aynı mekânlardaki serüvenleri senelerce dinlemiştik. Filmdeki sahnelerin büyük bir kısmı babamın anlattığı anıları zihnimde tekrar canlandırdı. Ayrıca, babamın subay üniforması ile çekilmiş fotoğraflarındaki simge ve detaylar da filmde neredeyse harfi harfine yer alıyordu.

Dr. Solomonovich, 50’li yıllarda NATO’ya katılmanın Türkiye için önemini ve bu savaşa katılmasındaki nedenlerini o günlerin gazete manşetleri ile anlattı. Oğlumla birlikte hem sevgili babamı, hem ülkemizin güzel insanlarını bu kadar iyi anlatan bu filmi yurt dışında seyretmek benim için bir ayrıcalıktı. Salonun neredeyse tümüyle dolu oluşu, izleyicilerin filme ve konferansa ilgisi doğrusu görülmeye değerdi.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün