La vie en rose

Kahramanın çok hızlı yükseldiği herhangi bir hikâyeye aşina olanlar bilirler ki çıkış ne kadar dikse düşüş de o kadar sert olur.

İgal ERS Spor
30 Ocak 2019 Çarşamba

“Of be bu ne soğuk, ne zaman mola vereceğiz acaba?” dedi içinden, “Bu vardiya bitse de sıcak bir çay içip maçı izlesem.” Kahramanımız soğuktan buharlaşan nefesinin eşliğinde hayıflanıp yürürken ellerini ovuşturdu. Onu dışarıdan gören biri bu hareketi ellerini ısıtma amaçlı yaptığını zannedebilirdi. Aslında, içindeki sabırsızlığın işaretiydi, aklında yakında onu bir daha göreceği vardı…

Her ne kadar kahramanı o zamanlar okuduğu üniversitede güvenlik görevlisi olarak çalışan ben olduğum bu ‘epik’ hikâyeyi devam ettirmek istesem de, yazının asıl kahramanı olmayı hak eden ben değilim, bir daha görmek istediğim oyuncu. Yani o zamanlar Chicago Bulls’un yıllardır beklediği kurtarıcı olabileceği, Michael Jordan’ın yerini doldurabileceği söylenen Derrick Rose.

Kolej Ligi NCAA’de Memphis Tigers’la bir yıl oynadıktan sonra NBA Draft’ına katılıp 1. sırada memleketi Chicago tarafından seçilen Rose, 2008 - 2009 sezonunda gösterdiği performansla hemen göz doldurdu. Yılın Çaylağı Ödülünü de kazandıktan sonra patlayıcılığı ve potaya korkusuz dalışları sebebiyle Bulls’un, Tom Thibodeau koçluğunda kazandığı sert kimliğinin de saha içindeki ruhani lideri olmuştu. Genç oyuncu gittikçe vites yükseltip kendini ölümcül bir skor makinesine dönüştürürken, takımı da Doğu Konferansının ve hatta ligin en ciddi şampiyonluk adaylarından biri haline gelmişti.

Bu yükseliş 2010 - 2011 sezonunda zirveye ulaştı. Jordan yıllarından beri ilk defa 60’tan fazla galibiyete ulaştığı bir sezon geçiren Chicago Bulls ligi en tepede bitirirken, yıldız oyuncusu Derrick Rose ise sadece 22 yaşında olmasına rağmen En Değerli Oyuncu Ödülünü kazandı. Sezonun devamındaki playofflarda Chicago, LeBron James, Dwayne Wade ve Chris Bosh’lu Miami’yi geçemese de genç MVP’siyle önünde parlak bir geleceğin olduğunun sinyallerini vermişti.

Ancak kahramanın bu kadar hızlı yükseldiği herhangi bir hikâyeye aşina olanlar bilirler ki çıkış ne kadar dikse düşüş de o kadar sert olur. Derrick Rose için de bu düşüş sakatlık belasıyla, hem de ön çapraz bağlarının kopmasıyla geldi. Sürekli içeri dalan ve darbe almasına sebep olan oyun tarzından tutun, koçu Thibodeau’nun onun dakikalarını iyi ayarlayıp koruyamamasına kadar bu sakatlığın sebebi hakkında birçok tartışma yaşandıysa da bunların hepsi nafileydi. Patlayıcılığı ve atletizmi ile sivrilen Rose’un döndüğünde bir daha üst seviyede çıkıp çıkamayacağı belirsiz hale gelmişti.

Müteakip sezonlarda irili ufaklı geri dönüş denemeleri yapsa da sakatlık illeti bir türlü yakasını bırakmıyordu. 2012 - 2013 sezonunda hiç görev alamayan Rose, 2013 - 2014 sezonunun Kasım ayında menüsküs yırtığı sebebiyle tekrar sahalardan uzak kalmak zorunda kaldı. En son 2015-2016 sezonunda Chicago Bulls’la maça çıktı ve daha sonra New York Knicks ve Cleveland Cavaliers’ta kısa süreli görevler aldı. İstediği başarıyı yakalayamayan Rose’un kariyerinin devamı için soru işaretleri su yüzüne çıkmış, belki de basketbolu bırakması gerektiği konusunda tartışmalar basında yer almaya başlamıştı.

Ama merak etmeyin! Baştan hikâyemizin epik olduğunu söylemiştim, yani kahramanımızın söyleyeceği son bir söz var bu hikâyede. Hem de bu yola başladığı dostlarıyla bir araya gelerek...

2018 sezonunun ortasında eski koçu Thibodeau’nun çalıştırdığı ve eski takım arkadaşı Taj Gibson’ın da görev aldığı Minnesota’yla anlaşan Derrick Rose, bu sezon adeta yeniden doğdu. 18 sayı ve beş asistlik istatistikler tutturan Rose, artık takımın genç oyuncularına yol gösteren bir ‘ağabey’ konumunda. Bunun yanında, şu anki rolündeki başarısıyla En İyi 6. Adam Ödülünün en önemli adayı durumuna geldi. Hatta bu epik geri dönüş hikâyesinden sonra En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu Ödülü için bile adı geçiyor basında.

Derrick Rose hâlâ oynamaya devam ediyor olsa da başka bir rolde. Ben de artık o üniversiteli öğrenci değilim, başka işte çalışıyor, hayatta başka bir rolü oynuyorum. Ancak değişmeyen bir şey varsa onun hikâyesinin bana hayatta tökezlesem bile her zaman geri dönüşlerin olabileceğini, sürekli değişebileceğimi hatırlatması. 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün