İzmir´de Toscana vatandaşı bir Rav ailesi: Palaçiler

17 Şevat 5628 tarihinde vefat eden Rav Hayim Palaçi´nin 254. ölüm yıldönümü, 19 Ocak 2022 Çarşamba günüydü. Ruhu şad olsun…

Perspektif 2 yorum
26 Ocak 2022 Çarşamba

Siren Bora

Tarihçiler iyi bilir. Tarih araştırması, başlangıç noktası ve zamanı belli, ancak nerede ve ne zaman sonuçlanacağı meçhul bir seyahattir. Baştan sona oldukça meşakkatli fakat bir o kadar da keyifli olan seyahat, hakkında araştırma yapılacak şahsiyetin, kentin, yapının, olayın ya da objenin tespitiyle başlar. Çünkü hummalı hazırlık aşaması da seyahate dahildir. Önce seyahat çantasına, alınan tüm arşiv belgeleri ve kaynaklar yerleştirilir. Sonra, aşama aşama çeşitli yazım teknikleriyle seyahatin en renkli kısmına geçilir. Kaynaklar tüketildiğinde ise, seyahat sona ermiş izlenimi uyanır. Ancak aradan zaman geçer, yeni arşiv belgelerine ulaşılır ve aslında o son noktanın, mola verilen bir konaklama noktasından başka bir yer olmadığının farkına varılır. Bu yüzden bir tarihçi, “Her kaynağa ulaştım, kusursuz yazdım ve artık bu konuda yazılacak hiçbir şey kalmadı” demez, diyemez. Çünkü bilir… Yüzyıllar öncesine ait kaynaklar, bölük pörçük, orada burada dağılmış vaziyettedir. Bilgi bir gün, bir defter sayfasındaki ufak bir nottan, bir mezarlıkta otlar arasından ya da bir mektubun satırlarından aniden fırlar, karşısına çıkar. Yeni ilaveler ya da tashihlerle seyahat tekrar başlar ve bu devri daim, esrarlı bir meçhule doğru sürer gider….

Sayın Avram Abuaf’ın önerisiyle, 2013 tarihinde Rav Hayim Palaçi’nin yaşamı hakkında kaynak araştırması yapmaya başladım. Amacımız, Rav Palaçi Anı Evinin açılış günü için bir broşür hazırlamaktı. İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İzmir Yahudi Cemaati Vakfı Arşivi, İzmir Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) ve Jerusalem Central Archives for The History of The Jewish People’da o kadar çok belgeye, bilgiye ulaştım ki, broşür hazırlama fikri, bir makale yazımı şekline dönüştü. Bu makale, 2015’te Ege Üniversitesi İzmir Araştırmaları Dergisi’nin ilk sayısı içerisinde yer aldı. Tam, Rav Palaçi hakkında yapmam gereken araştırma tamamen sona erdi düşüncesindeyken; bir de baktım, Rav Palaçi’ye ilişkin yeni belgelere ve bilgilere ulaşmışım. Bu kez bir kitap yazdım; bu kitap, 2016 yılında APİKAM tarafından basıldı. Geçen yıl, aslında ‘seyahatimin’ bir mola safhasında olduğumun farkına vardım. Ve bavuluma eklediğim ilk arşiv kaydını, Rav Hayim Palaçi’nin 254. ölüm yıldönümü vesilesiyle paylaşmaya karar verdim.

Öncelikle, arşiv kaydının niteliğini açıklayayım. Kayıt, İzmir’de ikamet eden yabancı devlet vatandaşı Yahudilere ait 1845 tarihli nüfus sayımları içerisinde yer alıyor. “Peki, bu kayıttan neler öğreniyoruz?” Palaçi Ailesinin Toscana-Livorno kökenli olduğunu öğreniyoruz. Hayim Palaçi ile oğullarının adları, yaşları, meslekleri ve eşkalleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Kayıtta, oturdukları mahalle, sokak ve ev numaraları yazılı olduğu için, tam olarak nerede ikamet ettiklerini saptayabiliyoruz. “Peki, bu bilgiler önemli mi?” Evet, çok önemli. Çünkü bugüne değin, Hayim Palaçi ve ailesinin Toscana-Livorno kökenli olduğu bilinmiyordu. Ayrıca, Rav Palaçi’nin Toscana vatandaşı olduğu da bilinmiyordu. Rav Hayim Palaçi ile Rav Avram Palaçi’ye ait eşkal ise, belki bir iki yerde mevcuttu. Bu kayıtta, açıkça fiziksel tasvirler yer alıyor. Ve son olarak, kayıtlarda yer alan, Rav Hayim Palaçi’nin 1836 tarihinden itibaren dokuz yıl oturduğu semtin yerini öğreniyoruz. Semtin adı ve yeri çok önemli; çünkü bu semt, sınırlarını belirlediğimiz Birinci Juderia’nın tamamen dışında kalıyor.

Palaçi Ailesinin Coğrafi Kökeni 

Araştırmacılar tarafından, Palaçi Ailesinin coğrafi kökenine ve tarihine ilişkin farklı görüşler ileri sürülür. Bir görüşe göre, Palaçilerin kökeni, Cordoba’da 11. yüzyılda yaşayan ünlü ailelerden biri olan İbn Paliga Ailesidir. Aile, 1492’de İspanya’dan kovulduğu zaman, önce Fas’a göç etmiştir. Sonra, aile üyeleri, Hollanda, Anadolu, Filistin, Mısır ve Cebalitarık gibi farklı coğrafyalara dağılmıştır. Bir diğer görüşe göre Palaçiler, Hollanda’ya sürgüne gönderilen Portekiz kökenli bir ailedir. Sonuncu görüş ise, Palaçi Ailesinin İspanya’dan doğrudan doğruya ve sadece Fas’a göç edip orada kaldığı savını öne sürer. Günümüzden geriye doğru giderek, Palaçi Ailesinin üyelerine ilişkin kısa bir araştırma yapıldığı zaman, özellikle 18. yüzyıldan itibaren, Fas’ta, Hollanda’da ve Osmanlı liman kenti İzmir’de seçkin hizmetler sunmuş, ticaret ve diplomasi alanlarında sivrilmiş ya da dünyaca tanınan din alimi değerli isimlerle karşılaşılır. İzmir’den dünyaya nam salmış, başhaham ve hahambaşı unvanlarını almış din alimleri, Rav Hayim Palaçi ile oğlu Rav Avraam Palaçi, bu ailenin mensuplarıdır.

Günümüzde, idare merkezi Floransa olan Toscana, orta İtalya’da yer alır. Livorno ise Toscana bölgesinin kıyı kentidir. 15. yüzyılda, kuzey ve orta İtalya'da yer alan şehir devletlerinde ve kentlerinde (Ancona, Ferrara, Floransa, Cenova, Livorno, Mantua, Modena, Padua, Pisa, Turin ve Venedik), tıpkı Amsterdem gibi, vergileri düzenli ödemek ve devletin genel huzurunu bozmamak koşullarını yerine getirmek karşılığında, diaspora Yahudilerine ‘dostane’ davranılmıştır. Toscana, 1550 yılından itibaren, Yahudilere koruma garantisi veren bir şehir devletidir. Toscana Dükü Ferdinand, 10 Temmuz 1593’te, Livorno limanını ve çevresini serbest bölge ilan etmiş; kenti farklı din ve etnik kökene mensup toplulukların özgürce yaşayıp çalışabileceği bir mekan haline getirmiştir. Aslında amacı, zulüm korkusuyla kaçan Portekiz ve İspanya kökenli Yahudilere cazip olanaklar sunarak kenti önemli bir ticaret merkezine dönüştürmektir. Nitekim, kısa bir süre içinde Livorno’nun Yahudi nüfusu hızla artmış; kent, ekonomik faaliyet açısından Amsterdam'a rakip hale gelmiştir. Aynı zamanda, Akdeniz'in en büyük ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Böylece sadece İtalyan yarımadasında değil; Toscana’da da, Italkim, Aşkenazim, Sefaradim, Kuzey Afrika ve Fransız Yahudilerinin tümü, zamanın İtalyan Yahudiliğinin çok bileşenli doğasına katkıda bulunmuşlardır. Portekizli Yahudiler ve Conversolar, bu karışıma eklenen en son katmandır.

Toscana Vatandaşı Rav Hayim Palaçi 

Rav Hayim Palaçi’nin babası hahamdı. Muhtemelen dedesi de din alimi olmalıdır. Çünkü torununa din eğitimi vermiş ve bir iddiaya göre, torununun Smiha LeHayim adlı kitabının yazımına katkıda bulunmuştur. Rav Hayim Palaçi’nin ailesinin üyelerinin, 15. yüzyılda, İber Yarımadasından ayrıldıktan sonra, Fas’a ve belki de Amsterdam’a değin gitmeleri muhtemeldir. Daha sonra, hangi güzergahı izleyerek, Toscana-Livorno kentine ulaştıkları ise, bilinmezdedir. Ancak bu seyahatin, 16. yüzyılda gerçekleşmesi olasıdır. Aile, Livorno’da bir süre yaşadıktan sonra, 17. yüzyılda İzmir’e gelip yerleşmiş olmalıdır.

“1845 tarihinde Toscana vatandaşı olan Rav Hayim Palaçi, acaba ne zaman Osmanlı tabiiyetine geçti?” Rav Palaçi’nin İzmir Başhahamı seçilebilmesi, Osmanlı tabiiyetinde olması koşuluna bağlıdır. Nitekim, 1863 tarihinde Padişah Abdülmecit tarafından Dördüncü Rütbeden Mecidiye Nişanı verildiğine dair yazılan kararnamede de Başhaham Hayim Palaçi’nin Osmanlı tebaası olduğu kayıtlıdır. Çocukluğundan itibaren kapsamlı bir dini eğitim alan Rav Palaçi, 1827 yılında Dayan Sofet-Hakim (Dini Yargıç) unvanını alarak hakimlik yapmaya başladığı zaman; 1837’de Av Beit Din (Baş yargıç) ve Umarbitz Torah (Tora eğitmeni) unvanlarını aldığı zaman, hala Toscana vatandaşıdır. 1847 yılında, İzmir’in ikinci büyük hahamı ve Beit Din’in (Dini Kurulun) başkanı olmuş; 1855’te İzmir Başhahamlığı tarafından Roş Hakolel (Yeşivaların Başhahamı) olarak atanmıştır. Bir yıl sonra ise (1856 yılında), İzmir Başhahamı seçilmiştir. O halde, 1855 ile 1856 yılları arasında, Osmanlı tabiiyetine geçmiş olmalıdır.

İzmir’de yeni bir Yahudi mahallesi: Eski Cezayir Han Çevresi

Rav Hayim Palaçi, 1836 tarihinden beri, Cami-i Atik Mahallesi eski Cezayir Han civarında 11 numarada kiracı olarak ikamet etmektedir. 22 Mart 1858’de ise, hala oturduğu mahallenin adı, Cami-i Atik Mahallesi olarak kayıtlıdır. Ancak bu kayıtta, sokak ve hane numarası mevcut olmadığı için sadece öngörüde bulunabiliyorum. Büyük bir olasılıkla, 1858 tarihinde de 11 numaralı evde oturuyordu. Beit Hillel’i inşa ettiren Eliezer Hillel Behor Menoah, 28 Sivan 5622’de (26 Haziran 1862’de) öldüğüne göre, Rav Palaçi, onun ölümünden sonra, Beit Hillel’e geçmiş ve orada vefat etmiş olmalıdır.

Eski Cezayir Han Sokak. Çocuğun solunda Cezayir Han, sağında, Katipzade Mescidi görülmekte

1845 yılında, oğlu Rav Avraam Palaçi’nin evi Cami-i Atik Mahallesi eski Cezayir Han civarında 10 numaradadır. Üstelik babasının kirada oturduğu evle yan yana olan evinin mülkiyeti kendisine aittir. Ayrıca, Toscana ve Felemenk vatandaşı bazı Yahudi ailelerin de aynı tarihte, aynı semtte oturduğu dikkate alınacak olursa; demek ki, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, İzmir’de Yahudilerce meskun bir mahalle daha mevcuttur. Nitekim, Katipzade Mescidinin de yer aldığı bu alanda, aynı zamanda, Katipzade Ahmed Reşid Efendi’nin Vakfiyesinde kayıtlı altı Yahudihane’nin en az bir ya da ikisinin var olma olasılığı ki, vakıf binalarının bir bölümü bu alandadır; hepimizi, İzmir’de yepyeni bir Yahudi mahallesiyle tanıştırıyor.

Rav Hayim Palaçi’ye ait 1845 tarihli kaydın serbest çevirisi:

“Cami-i Atik Mahallesi’nde Eski Cezayir Hanı civarında 11 numaralı hanede kiracı olarak dokuz seneden beri oturan, uzun boylu, kara kır sakallı, Yako Palaçi oğlu 55 yaşındaki Haham Hayim. Aynı hanede oturan oğlu, kara sakallı 26 yaşındaki Haham İtshak.”

Rav Avraam Palaçi’ye ait 1845 tarihli kaydın serbest çevirisi:

“Cami-i Atik Mahallesi’nde Eski Cezayir Hanı civarında 10 numaralı hanede, hane sahibi olarak dokuz seneden beri oturan, uzunca boylu, kara sakallı, Hayim Palaçi oğlu 30 yaşındaki Haham Avram. Aynı hanede oturan kardeşi kara köse sakallı 25 yaşındaki Haham Yosef ve Haham Avram’ın oğlu 2 yaşındaki Salamon.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün